bugün wiki təsadüfi son
sözaltı sözlük
məsləhət postlar mesaj Profil

camaat nə deyər sora


488   0   0   0


blok başlıqlarını gizlət

Notice: Undefined variable: thisuser in /var/www/soz6/profilson.php on line 166
intihar

həyatı dərk eləməməkdir. demirəm ki, həyat gözəldi, yaşamalıdırlar. yox, həyat çox boktandı. dediyim odur ki, hər zaman çıxış yolu var. və bu çıxış yolu bir deyil, iki deyil, üç deyil, dörd deyil, beş deyil, altı deyil, yeddi deyil, ... taaaam min dənə çıxış yolu var. bəzilərimizin çıxış yolunu görə bilməmə səbəbi ətrafdan aşırı dərəcədə aslı olmaq, çox duyğusal olmaq,özünə əziyyət vermək istəməmək, bəzilərimizin səbəbi isə kor olmaqdır.
yolun sonuna gəlib, çəpər görmək, yolun bitdiyini demir axı. gördün yol yoxdu, özün yarat. get balta axtar tap, get nəbilim mişar tap nə tapırsan tap, gəl o çəpəri sök. desən ki, çəpər deyil, daşdan hörülüb yolun sonu, hııı, ona da cavabım var! o daşdan divarı da dağıtmaq üçün minlərlə yol var. sadəcə biraz uzun çəkə bilər ya da biraz əziyyətli ola bilər. axır ki, divarı çəpəri ya hər nəyi- əngəli dağıt və yolu özün yarat. sınırları zorla, arkadaş!

valideynlərin bizi anlamaması

onların yaşadıqları formada yaşamağımızı ama elədikləri səhvləri bizim eləməməyimizi istiyirlər. daha çox oxumaq, siqaret çəkməmək, evə gec gəlməmək, bilgisayarın qarşısında saatlarla vaxt keçirməmək, boş zamanlarda baba və nənəni görməyə getmək, dayı, xala, bibi, əmilərin hər ad günündə ad günlərini, bayramlarda bayramlarını təbrik eləmək və s.
ama dövran dəyişib. anlamama səbəbləri inkişafdan geri qalmalarıdı. daha dəqiq desək, ayaq uydura bilməmələri. xəbərləri yoxdu ki, bizim əlimizdə hər şey var. imkan verilsə onlardan qat qat üstün olarıq və yaxşı yaşıyarıq. vacib deyil ki onlar tərzdə yaşıyaq əsas odu ki, ayaq uyduraq cəmiyyətə.
belə bir şey da yəni.

identification

ingiliscədən tərcümədə kimlik, tanınma anlamına gəlir.

kreator

ingiliscə creator- yaradıcı sözünün azərbaycan dilinə keçmiş formasıdı. kreator deyil də, yaradıcı desəydik, yaxşı olardı. hər ərgən gördüyü qəribə olan əşya və ya şəkil haqqında kreativdi deyir. kreativ (creavtive) ne lan? anan baban kreativ deyib?

what the fuck

wtf-nin açılışı. bu nə olan şeydi?- deməyin söyüşlü forması

pultu yerə çırpmaq

baxdığı futbl oyununda tərəfini tutduğu komanda qol yeyib və ya qol ola biləcək məqamı qaçırıb deməkdir.

kefi pozan xırda şeylər

yuxuda istədiyin yerdə istədiyin adamlarla olduğuvu görürsən, oyananda hələ də elə bilirsən ordasan, qəşəng oyanırsan ama əslində başqa yerdə olduğuvu öyrənirsən. işte o boktan an.

timidus

"tek başına hayalperest 2011-06-29

insanı en beter hallere ne sokar diye sorsam kimsenin aklına alkol, ot,beyaz üçlüsünden başka bi şey gelmez. fakat akla ilk gelinmesi gereken şey yalnızlıktır. kendimden bilirim, diğer etkenler bana asla yalnızlığın yaptırdıklarını yaptıramaz. kendine telefon açmak nasıl bi duygudur iyi bilirim ben,yada kendi numarandan kendine ne “naber?” diye mesaj atmak. ilk bakışta bunlar basit gele bilir, hastalığın kronik belirtilerinden biride kendine postaneden mektup göndermektir kanımca. yalnızlıktan neredeyse kafayı yiyeceğim günlerden birinde, komaya girecek derecede içip postaneye gittim, orda tam olarak neler oldu hatırlamıyorum, sadece gönderdiğim mektubun adresine postaneden 3 sokak ötedeki evimin adresini yazıp altına bide gönderen ve alıcının isimlerini aynı isim olarak yazdığımda o bıyıklı yaşlı postanecinin bana nasıl garip gözlerle baktığını hatırlıyorum. sabah zilin sesiyle uyandım ve o yaşlı adam bana kendi mektubumu getirmişti, beynim çatlayacak gibiydi dünkü içkiden sonra,mektubu kendi yazdığımıda hatırlamamıştım. yaşlı adam gözlerimin içine o kadar dikkatli bakıyordu ki sanki bana “yazık sana daha çok gençtin oysaki” der gibiydi.
mektub kendime sarhoş halde göndermem işe yaramıştı beklide, 30-40 saniye kadar mektuba bakıp ne olduğunu anlamamıştım çünkü. bu işte alzaymır hastası pezevenkler çok iyi olmalılar, onlara imrenmemek elden değil, gidip kendine mektub göndermek ve iki saat sonra bunu hatırlamamak, heyecanlı olurdu sanırım. bende masum bir alzaymırlık yapmış içerek mektubu gönderdiğimi unutmaya çalışmıştım.
üzerindeki gönderenin kendim olduğnu gördüğümde kafam karıştı, dünü hatırladım, açıp mektubu okudum. hissettiğim zevkleri anlatamam, bunu denemelisiniz. hayalgücüm beni eğlendiriyor. bunu seviyorum.. doğum yerim hiroşima yada nagasaki olmalı,başka türlü açıklanamaz bu dengesizliğim,beynim radyasyona uğramış olmalı, manyetizmanın etkisiyle karakter sapmaları yaşıyorum belli aralıklarla. eskiden biri kalkıp bana bi gün bunları yapacağımı söylese siktir git derdim. ama bunu seviyorum, dengesiz bir hayalperest olmayı.
yalnızlığın bu en büyük getirisini seviyorum, hayalgücünü. tanrı sizden bişeyler almış, ama mutlaka karşılığında bi şeyler sunmuştur. işte bu lanet şeyi seviyorum, her bokun altında bi denge olması. tanrının yöntemlerinin bu denli esrarlı ve titiz olması çok eğlenceli. ne zaman ne yapacağını tutturamazsınız. ve tanrı kısmen adaletlidir. ona karşı tutunduğumuz tavırlara rağmen o yinede düngede tutar herşeyi .tüm insanlar , zamanı geldiğinde delirmiş, zamanı geldiğinde inanmasa bile tanrıya dua etmiş, ve yine zamanı geldiğinde, inanmasına rağmen tanrıyı lanetlemiştir, bu bir dışa vurumdur. hayatınızda ters giden her boktan dolayı suçlayamazsınız onu öyle kafanıza göre. zaten suçlasanızda bişey değişmez zaten, siklenmemiş taraf siz olursunuz sonuçta. tanrıdan bağımsız olarak yaşamayı öğrenmeliyiz. ondan bişeyler isteyerek değil. tanrıyla aramızda dua yoluyla bir feedback olduğuna inanmıyorum, ilkel tayfaların ve onların şimdiki devam eden soylarının bir tesellisidir. sizden aldığı bişeyler varsa, verdiği şeylerde olsa gerek. yalnızlığığa karşılık hayalgücü gibi..
eğer kalabalık bir ortamda biran önce eve gitme isteğiniz doğuyorsa,ve size “ eve gidip napcaksın lan?” diye sorular yöneldiğinde vericek cevap bulamıyorsanız,siz yalnızsınızız demektir..kurtulmak isterseniz çabalarınız geçersizdir.kendinize göre özel zevkleriniz olur,kimsenin anlamadığı,bahis oynarınız,ama her seferinde aynı takıma oynarsınız,takıntılarınız vardır, küçük dünyanızı dahada renknedirme çabaları çerçevesinde ateşli bi futbol takımınız, yaratıcı yönetmenleriniz, ilahi sesli şarkıcınız vardır. dilini bilmediğiniz şarkılar dinlersiniz,ve kendinize göre tercüme edersiniz,hepsi sizi anlatır.. kendi kafanızdan uydurduğunuz kahramanlarınız kadınlarınız vardır,ve eğerki ara sıra bişeyler karalayan küçük çaplı bi yazarsanız, bi sürü kadınınız vardır. belki bi gün ben ölürüm, ama yazılarımda yarattığım o kadınlar,inadına yaşayacaklar, hiç var olmayan, hiç yaşamayan, hiç ölmeyecek olan kadınlarım, lanetli kadınlarım. yemeklerinizi tatlandıran baharatlar gibi bu küçük çaplı zevklerinizinde sizin yalnızlığınıza bulunduğu katkı tartışılmaz tabikide. ama yemeğinizin ismini değiştirmiyor kattığınız baharatlar. toplum ayak uydurucularından farklısınızdır, “en sevdikleriniz” diye bi kategori oluşturmazsanız kendinize. sorulduğundada mal-mal bakarsınız. sizden bıkmış bir buz dolabına sahipsinizdir, bom boş olmasına rağmen günde 75 kere kapısını açıp kapadığınız. şehrin en gösterişli şarkıcısının konserine yalnız gidebilecek kadar yalnızsınızdır..pazar günleri öğleden sonra buluşucak arkadaşınızın olmamasıdır yalnızlık. dışarı çıktığınızda telefonu elinize alıp rehperde biri elektirikçi, biri ev sahibiniz, biri anahtarcı toplam 10-15 isim olması,veya bi sürü isim olsada arayacak birinin olmamasıdır yalnızlık.
fakat en nefret ettiğim şeyde on yedi yaşında kalmış acizlerin yalnızlığa sığınmaları, kendilerini aciz gösteren tipler. yalnızlığa özenirler, eğer yukarıda saydıklarım konusunda benle aynı fikirde değilseniz yalnız değilsiniz demektir. karizma olsun diye sağa sola yalnızım deyip geçinirler,nasıl bi zihniyetse artık. “çok yalnızım” diye her önüne gelene asılan tipler. bide ondan bundan duydukları “küçük balıklar sahile yakın,büyükler uzak yüzerler” yada “en iyi adamlar yalnızken güçlüdür” sözlere yalnızlıklarını süslerler gevşekler. benim etrafımda çok var böle,bide bakarsın ünlülerin sözleri diye mesaj gelir. “ bak adam ne demiş,tıpkı ben dimi?” yazarlar. götümle gülüyorum.yada kalkıp kitap yazarlar bide utanmadan. laf kalabalıklarından ibaret beyinsiz pisliği. yalnızlığı suistimal ederler bu tipler . işte bu yüzden yalnızlık kötü ellere geçtiğinde çok tehlikeli bir silah ola bilir. iyi adamlar kullanmalıdır yalnızlığı, aksi takdirde yalnızlığın verdiği yetkiye dayanarak “büyük” yazar şah eserini yazardı ve sonda “şimdi kalk ve intihar et bay okuyucu.” diye not geçerdi. düşünsenize sonucu. etrafımda bunu yapabilecek bi sürü çılgın tanıyorum.
insanın büyüdüğünü anladığı anlar vardırya, beynin sınırlarını zorladığı anlar,fakat eğer bu ilk zorlayışsa, henüz büyümemiş olduğu anlar. büyüdüğümü ilk düşündüğüm anın tam olarak hangi yılla denk geldiğini hatırlamasamda,o andan beri hep uzay boşluklarına takılı kaldı beynimin bi kısmı. bunu hiç denedinizmi? hiç sonsuz uzay boşluğuna dalıp kafa yordunuzmu? ben o adamları severim işte, hayatın arka perdesindekini kurcalayan adamları, gözle görülen gerçeklerin altındakilere kafa yoranlar. toplum hep "ne istediğini bilen insanlar" arayıp durdu, ama ne istediğini bilmeyen hayalci ayyaşın teki daha çok ilgilendirmiştir beni hep. bizi yaratan, yada yöneten o şey her neyse, tanrıysa mesela,bize verdiği o hayalgücünü, o kariyerci pisliklerden daha farklı kullandık.onlar gibi gerçerklerin geleceğini değilde, beklide asla olmayacakları düşledik.
bide bakarsın süslü püslü toplum ayak uydurucularından biri gelir “yeter evde oturdun bu kadar, çık insanların arasına karış, açıl biraz dünyaya” der,gider. ama ben, küçük odamın olmayan balkonunda oturup bakışlarımı gök yüzünün boşluklarında kaybettiğimde, uzanıp gözleri tavana diktiğimde yada gözlerimi kapadığımda dünyama açılmış oluyorum zaten. zira içimdeki ateşin dumanı gözlerime vurdu, ne yakın ne uzağı göre biliyorum, artık sadece gözelirimi kapadığımda görebiliyorum.. ama onlar ,h ayalgücünü önemsemezler akıllarınca. o embesillerin ne düşündüğü önemli de değil zaten.
izlediğiniz insanüstü yeteneklere sahip kahramanların olduğu filmerin kapağına keşke “based on the true story” yazılsaydı diye üzülüyorsanız kronik aşamada bir hayalperestsinizdir. her ayını o ayın en etkili kitabına her haftayı o haftanın en etkili filmine göre geçirdiyseniz, onlara özenip takıldıysanız ,kendi hayatınızın baş rol oyuncusu bile olamadıysanız ,gününüzü kanepeye uzanıp gözlerimi tavana dikip ayaklarınızı sallayarak geçirdiyseniz..masum çoçuksu gözlerinizden soru işaretleri eksik olmadıysa,her yalnışınızda omuzlarınızı çektiyseniz ,sondada terk edilen taraf olduysanız, ve bunlara hiçbir anlam varemiyorsanız,aşırı dozda hayalperestisinzdir.
aklıma takılan başka bişeyse mitolojinin ortaya çıkma nedeni arşivlerde "eski insanların cahil, bilgisiz,ve görgüsüz" olmalarıyla açıklanıyor. şuna "hayalperest" oldukları için mitolojiyi yarattılar deseler olmazmı sanki? zeus`u,pandora`yı,eros`u ve diğerlerini..??
eğer bir hayalperestseniz saçma sapan, abidik gubidik alışkanlıklarınız vardır.
bi sürüdürler,sık sık aynı hataları tekrarlarsınız,
mesela eğer bir hayalperestseniz ocağın üstünde yemeği hep unutursunuz,
yakmış olduğunuz sigaranızdan bi fıt bile almadan kül olup gide bilir,
evden çıkarken kapıyı hep açık bırakırsınız,
gece geç saatlere kadar sokağın ortasında elinde bira şişesiyle sağa sola volta atar ve uyumanız gerektiğini hatırlamazsınız,
bazen robin hood, bazen arthur`sunuzdur,
eğer bi hayelperestseniz sanatçısınızdır zaten,
hatta sanat eserisinizdir, zira hayal tanrının insana yüklediği en büyük sanat eseridir.
yada eğer bi hayalperestseniz içmeden sarhoş olursunuz
ve en önemlisi eğer bi hayalperestseniz kendi “sofi”nize aşıksınızdır..


dünyamızda ilahi güce sahip hayalperestlerin var olduğundan dolayı çok şanslıyız. onların var olduğunu bilmek beni rahatlatıyor. teslan`ın yaşamış olduğu bi gezegende yaşamış olmak beni onurlandırıyor. tesla`nın hayalgücüne sahip olmak yada iskender`in düşlerine, büyülyici bişey olsa gerek. ama maalesef farklılığın bedeli dışlanmaktır. teslayı dışlayıp, gülen yüzyıl, muhammedin önünde kayıtsız şartız baş eğiyordu. işlerine geliyordu pezevenklerin. ama iyi taktik, cennet hurileri vaad etmek yada cehennem azabıyla korkutmak. insanoğlunun doğası bu, korkutursan yada ihtiras vaad edersen kölen olur.
altın kaplamalı taşaklara sahip muhammedin dediği gibi yiyip,içip,sıçıcağıma kendi bildiğim gibi yaşarım,muhammede tapıcağıma teslaya taparım.
fakat muhammetle bi alıp veremediğim yok benim. yarıdan çoğu aptal olan insanlığıa uydurukta olsa bi yaşam biçimi sundular adamlar. din aptalları susturmak için mükemmel bir aletdir . ben ve benim gibilerin dini hayalgücüdür. bu şey olmasaydı hayat gerçekten sıkıcı olrdu. doğar büyür sex yapar , çocuk yapar ölürdük. o zaman beyinde gerekmezdiki? hayvanlar gibi doğar ölürdük. tek amacımız yemek için yaşamak olurdu.
para ve kadından daha önemli şeyler olmalı, süslü-püslü bi manitaya aşık olmaktan yada irlandalı bi kadını becermenin verebileceği hissden daha önemli şeyler, hayalgücünün sınırlarını zorlamak ve olası sınırlarını aşmaktır oda.
aksi takdirde hepimiz ilk insanların çakma versiyonu olmazmıydık? onların yaşadıklarını yaşıyoruz ve bizim hislerimizi onlar ilk yaşayanlardı, bizim orjinallerimiz, biz onların yaptıklarını tekrarlıyoruz. o zaman hepimiz intihar etmliyiz. ilk insanların taklitlerini yaşıyoruz. her şeyin ilki orjinaldirya, bizler tek bi kuklanın sahte kopyalarımıyız öyleyse ??? oysa hayır biz onların sahtesi değiliz, onlar bizim taslaklarımızdı. ve aynı zamanda bizde yarın gelecek insanlığın sahtesiyiz.
tüm bu süregelen insanlığı ayakta tutan ve onu yaşanılır kılan şey hayalgücüdür. her yüzyılın mücizevi icatları. işte bu yüzden hayalperesleri seviyorum. ve onlara borçluyuz. bize beyaz perdeyi verdiler. özel zevklerimiz olmasını sağladılar, miladdan önce geyik avlamaktan bu güne kadar. bizi sığır yada geyik avlamaktan kurtardılar. bize vodkayı sundular , emma shaplini, norah jonesi, patricia kası sundular.
fakat içimizde asla ulaşılamayacak, en mükemmel ve olağanüstü tasarım gücü olan, inanılmazı tasarlayan bir hayalgücüne sahip olansa tanrıydı.. en büyük hayalgücüne sahip olmasının sebebiyse, hepimizden daha yalnız olması..bide tek başınalık vardır, yalnızlıkla karıştırılmaması gereken,kalabalıkta yanlılıktan ziyade bide kimsenin olmadığı bi yerde olmak vardır,istesende yanında kimse yoktur,tek başınasındır, robinson cruz gibi, tanrı gibi..tek başına hayalperestsinizdir....
ha buarada, unuttuğun bişey var - hayalperestler yalnız uyumaz.

i don`t think you will leave me alone, but i shall take my loneliness with me just in case..
timidus 2011-06-30"

-yazısında özümü tapdığım, yazılarına və tərzinə vurulduğum, bir müddət sora yazmağı dayandırdığı üçün çox təəssüfləndiyim və ən əsası bənzətmələrinin gözəlliyi ilə yetinməyib eyni zamanda genel anlamda da fikrini çatdıra bilən, yenidən yazmasını dörd gözlə gözlədiyim yazar.
(bax: yalnızlıq)

dolma

yemək olmaqla bərabər həm də dialekt sözdür. yanağa verilən digər addır. dolmannan maç eliyim= yanağınnan öpüm

« / 20 »
Notice: Undefined variable: user_id in /var/www/soz6/sds-themes/vengeful-light/profile.php on line 1336


blok -   başlıqlarını gizlət
Notice: Undefined variable: user_id in /var/www/soz6/sds-themes/vengeful-light/profile.php on line 1343