bugün wiki təsadüfi son
sözaltı sözlük
məsləhət postlar mesaj Profil

jaf


279   0   0   0


blok başlıqlarını gizlət

Notice: Undefined variable: thisuser in /var/www/soz6/profilson.php on line 166

0 əjdaha! jaf

14.07.2013 - 06:46 #53147 mesaj facebook twitter

0 əjdaha! jaf

14.07.2013 - 06:37 #53146 mesaj facebook twitter

ailə evində siqaret çəkə bilməmək

evdə səndən başqa heç kəs olmadıqda çəkərkən ani bir tıqqıltıda belə gəldiklərini sanıb təkərə düşürsən. gəlmədilər ki, hə qoy çəkim. çəkməsən ondan yaxşıdır. ki, siqaretə ehtiyac duyursan, bir də gedib çöldə tualetdə çəkmək istəmirsən, həm də evdə çox vaxt çəkə bilmədiyin siqaretlərin acığını çıxarmışcasına yenə də çəkirsən. evdə çəkilən siqaretin ləzətini almaq istəyirsən. nə bilim uzanıb, stolda oturub çayla çəkirsən də xeyri yoxdur. gözlədiyin ləzəti ala bilmirsən. ay pəncərəni açım dumanı evdən çıxsın, ay siqaretin kötüyünü külqabıya atmıyım deyə boş-boş kimi şeylər dadın qaçırır çünki. evdən halbuki siqaret çəkdiyini bilirlər ondan deyil, nə də ki üzləşmə qorxusundan, heçbiri. hələ ki, nə üçün belə etdiyimi çözə bilməmişəm. yəqin arada olan hörmət itməsin deyə. * guya hörmət qalıb da siqaretlə hörmət olmasa da, nə edək görünür kimlərsə ölçür. çıxıb bayırda çəksəm ondan yaxşıdı. * swh

3 əjdaha! jaf

14.07.2013 - 06:04 #53143 mesaj facebook twitter

25th hour

internet klubda filmə baxdıqda edward nortonun ''fuck you'' səhnəsini vaxt səbəbindən yazmağa çatdırmadığım, atasının çöl haqqında dediklərini tez not edib bir yerə atdığımı mənə xatırladan film. net yoxdu sözlük, baxardıq yoxsa yenə.

0 əjdaha! jaf

14.07.2013 - 05:12 #53140 mesaj facebook twitter

sən yox mən yox bəs kim kardashian

#52236 kaş hamı sənin kimi anlayışlı olardı mans * :* ofisiantın 10 əli var beyəm, hansının nazına, kaprizinə dözsün amk. sırağagün toyda klyentlərə marojna verilməyib, deyir; sən bizə marojna niyə vermirsən ə? stoldan birinə toy yiyəsinin adını çəkib ona deyir ki, menyuda marajna var, bizə vermiyerlər. ala nə görməmiş adamsız? cibivizdə 30 qəpik yoxdu gedib almağa? içimizdə qalıre diyə bilmirik.

2 əjdaha! jaf

10.07.2013 - 15:56 #52302 mesaj facebook twitter

ofisiant

pul yoxluğundan könülsüz şəkildə kiməsə qulluğ etməyi boynuna götürüb gününü qara edən bədbəxt insana verilən ad. milli dildə gülərüz personal. gülə-gülə klyentlərdə varyox buraxmayan şəxs.

10 əjdaha! jaf

09.07.2013 - 15:34 #52226 mesaj facebook twitter

mən

döyülən qapının arxasından ən çox eşidilən, səsindən tanınacağını, adını çəkdikdə yad səslənəcəyini düşünən insanın seçdiyi söz.

-tuk, tuk, tuk, tuk * qapıdı da guya
+kimdi?
-mən
+diyan açıram

3 əjdaha! jaf

09.07.2013 - 15:11 #52220 mesaj facebook twitter

voyage au bout de la nuit

louis- ferdinand celine-nin voyage au bout de la nuit kitabını kinyas ve kayra romanından tanımışam. gecenin sonuna yolculuk hakan günday üçün başucu kitabından daha ötəsidir.

heil celine! hakan gündayın kitab haqqında yazdığı bir yazı. link


--spoiler--

On dört yaşındaydım ve hayat, bir deniz yatağında uyumamı emrediyordu. Oysa deniz yatağı, altında deniz olmadan bir çakıl çuvalına benzer. Uyutmaz. Uyutsa da gördüğün rüyayı hatırlatmaz. Latin alfabesini doğduktan ancak dokuz yıl sonra öğrenebilmiş bir çocuğa, eline tesadüfen geçmiş bir romanı okutmaktan başka bir halta yaramaz.

“Gecenin Sonuna Yolculuk”u geceleri okudum. Ağustos ayıydı. Terledim. Daha çok da geceleri. Çünkü romanın kahramanı Bardamu, Paris’ten Birinci Dünya Savaşı’na, oradan da Afrika’ya gitti. Sıcağın göbek deliğine. Bardamu doktor oldu ama aşık olamadı. Amerika’da yaşadı ama Ford’da işçi olarak kaldı. Sevişti ama yalan söyledi. Yaşadı ama hayat devam etti. Oysa benimki durdu. Çünkü kitap bitti.

Deniz yatağından kalkıp daha yüksekteki bir yastığa koydum başımı. On beş yaşındaydım. Bir daha okudum. Sonra bir daha. Küvette, okulda, banklarda. Düzden, tersten, ortadan, her yerden. Hep aynı yanıt: “Gecenin Sonuna Yolculuk’u okuyorum.” Bir süre sonra kimse, o aralar ne okuduğumu sormadı. Ta ki yeniden taşınana kadar. Sonra yine aynı yanıt: “Céline okuyorum.”

Yanlış anlaşılmasın, Céline’le hiçbir zaman gerektiği kadar ilgilenmedim. Diğer eserleri umurumda bile değildi. Ben sadece gecenin sonuna gidiyordum. Beş yüz sayfa civarındaki romanı okumam dört yıl sürdü. Bense hiçbir yere varamadım.

On sekiz yaşındaydım ve hayat, kendimi öldürmemi emrediyordu. Oysa ben dört yıldır üçüncü avucum yaptığım romanı yakmakla meşguldüm. “Gecenin Sonuna Yolculuk”u ezberlemiştim. Okumama gerek yoktu. istediğim sayfa hafızamda beni bekliyordu. Sonra unutmaya başladım. Unuttum ve biraz daha unuttum. Geriye ben kaldım. “Gecenin Sonuna Yolculuk” bana karıştı ya da tersi.

Bugün ne Céline’in köpeklerinin adlarını, ne de eserlerinin sayısını hatırlıyorum. Bildiğim tek şey, o romandaki karakterler sayesinde kendimi hiçbir zaman (ya da daima) yalnız hissetmediğim (ya da hissettiğim), o roman yüzünden yıllarca başka kitap okuyamayıp cahil kaldığım ve varislerinin beni mahkemeye vermesi ihtimaline oynayarak Céline ailesinden herhangi biriyle tanışma umuduyla o romandan cümleler çalıp Kinyas ve Kayra’ya yamadığım.

Kışkırtmayı ve çelişkiyi güzel sanatlar seviyesine yükseltmiş olan Céline’in romanından aklımda kalan, insan beyninin var olan tek trajik et parçası olduğudur. Trajediyi hazmetmenin tek yolu da üstadın dediği gibi ondan sarhoş olmaktan geçer. “Hiçbir şey beni büyük felaketler kadar kendimden geçiremez,” diyen Céline, sözlükteki her kavramla alay eder. Kutsal ve saygıdeğer hiçbir şey ya da kimse kalmaz. Üstadı Yahudi düşmanı olmakla suçlayanlar, bana kalırsa bağışlayıcı davranmıştır. Çünkü gerçekte Céline, insanlık düşmanıdır. Karamsar, melankolik ya da romantik değildir. Sadece bir ihbarcıdır. Kendisi dahil herkesi ihbar eder. Kime ihbar ettiğinin de bir önemi yoktur çünkü roman edebiyattır. Gerektiğinde yalanlanır. Bu yüzden roman “Yolculuğumuz hayalidir,” cümlesiyle
başlar.

Céline, amaçsızca yolculuklar yapan roman kahramanı Bardamu’yü iki Dünya Savaşı arasında yaratır. Ancak romanın karanlığı ve dumanı, dönemine özgü savaş sonrası kötümserliğinden gelmez. Céline, arasında kaldığı gerçek iki savaşın, doğum ve ölüm olduğunu bilir. Hayattan midesi bulanacak kadar korkak ama onu yaşayacak kadarda cesur olan Bardamu, sayısız üç nokta, üretilmiş kelimeler ve sert cümleler içinde sayfadan sayfaya adım atarken, okur sadece izler.

Kendisini onun yerine koyamaz çünkü kimse Bardamu kadar kendinden iğrenmez.

Bardamu bir gösteridir. Bittiğinde, ne yuhalanabilen ne de alkışlanabilen bir gösteri. Merak eden, Céline’in kendine özgü Fransızcasına rağmen Yiğit Bener tarafından olağanüstü bir başarıyla, olabildiğince az kayıpla Türkçe’ye tercüme edilmiş halini okur. Çok merak eden Fransızca öğrenir. Daha çok merak eden aynaya bakıp hayatını düşünür. Gecenin sonuna aynadan gidilir. Dönmemek için de aynayı kırmak gerekir.

Artık okumuyorum. On birinci ve son kez satın aldığım romanı da kaybettim. Büyütmeye gerek yok. Céline’in de dediği gibi “Daha fazla sözünü etmeyelim.”

Üstat ölür. Trajedi kalır. Onu ihbar edene verilen ödül acıdır. “Gecenin Sonuna Yolculuk”un aldığıysa Renaudot adını taşır. Bu yazının üzerinde gözlerini kaydıranlar arasında okuduğu roman sayısı bini aşmış olan vardır. Benim okuduğum ve anladığım roman sayısıysa parmak hesabıyla ölçülebilir. Sol elimin orta parmağı bu hesap için yeterlidir. Boşlukla doldurulmuş Bardamu’nün değdiği her toprağa tükürmüş ve edebiyat bilgisi çok sınırlı olan ben, Céline için ölür ve öldürürüm.

Hakan Günday'ın notu:

Yukarıdaki paragrafların tamamı, sırasıyla Picus, Hayvan, Karakalem adlı dergilerde ve Vatan Kitap’ın geçmiş iki sayısında yayımlanmıştır. Ancak Céline hakkındaki düşüncelerimi ifade etmeme yetecek daha uygun kelimeler bulunmadığı için söz konusu kelimeler, yeniden ve aynı sıralamayla kullanılmışlardır. Çünkü Céline edebiyatı, hakkında altı kez aynı metni yazacak kadar saplantılı olduğum bir konudur. Sonuçta, son nefesimden birkaç dakika önce beni bulursanız, yukarıdaki cümleleri ezberden okuyabildiğime ve içeriğine inancımın asla değişmemiş olduğuna tanıklık edebilirsiniz. Yeter ki sol elimin orta parmağını kaldıracak güce sahip olayım. Gerisi kolay. Çünkü gerisi yok. Belki bir de Türkçe Sözlük var.

--spoiler--

kinyas ve kayra romanında bəhsi keçilən hissə belədir.

Miguel bana yolculuk yapmanın insanoğluna katacağı değerleri anlatmaya devam ediyordu, kontrollü ses tonuyla:
"Yol! Gitmek. Uzaklaşmak. Doğduğun yerin çok uzaklarında ölmek. insanı insan yapan bunlar. Tanrı bile gitmemizi istiyor. Bu yüzden dünyayı bu"kadar büyük, insanları bu denli küçük yaratmamış mı? ingiltere'den ayrıldıktan sonra kendimi çok kötü hissediyordum. Adadan ilk çıkışımdı ve bindiğim geminin güvertesinde ayaklanm titriyordu. ingiltere'nin dışında oksijen olduğunu bilmiyordum. Bir Fransız'la tanıştım o gemide. Bir ressam. Çok gençtim o zamanlar. Kimse benimle ilgilenmiyordu. Ben de kimseyle. Ama o Fransız bana dostluğunu sundu. Hikâyeler anlatırdı Adını bile duymadığım yerlerdeki insanların hikâyelerini. Ve bir gün, bana bir kitap verdi. 'Bu senin kutsal kitabın olacak!' diyerek. ingiltere'de yaşadığım trajik olaylardan ötürü kimseye güvenim kalmamıştı. Ne kitaplar, ne sanat, ne insanlar... Hepsinden korkuyordum. Kafam karmakarışıktı. Hayatımı nasıl mahvettiğimi düşünüyordum sürekli. Daha ben nereye gittiğimi bilmezken, yeni tanıştığım Fransız, okumam için beş yüz sayfalık bir kitabı
elime tutuşturuyordu. Bir hafta geçti. Kapağını açmadığım kitabın yazarının kim olduğuna bile bakmamıştım. Sadece ismine bir göz atmıştım. Ve bir gece güvertede yatarken o kadar kötü hissettim ki kendimi, o kadar korktum ki gerçek hayattan, çevremdekilerden, kitabı aralamaya karar verdim belki unutturur bana ölümünen eden olduğum insanları, terk ettiğim dostlarımı diye. Fransız bir yazarın ingilizce'ye çevrilmiş kitabıydı. Beş günde gözümü kupmadan çok az uyuyarak bu dev hikâyeyi çiğnedim. Ve hazmettim. Son sayfayı da bitirdikten sonra gözlerimi kapattım... Daha iyi hissetmiyordum. Hayır! Ama ilginç bir duygu keşfetmiştim derinlerimde. Gitme duygusunu. Giderken duyulan hazzı. insanlardan kopmanın zevkini. Dünya üzerindeki insanların hepsi Kuzey Yarımküre'de toplansa, sadece ben Güney Yarımküre'de kalsam yine de dengenin bozulmayacağını bilmenin zevkini keşfettim. insanlıktan çıkışımı kutladım bir şişe şarapla. Sonra da ruhumun en alt çekmecesinden çıkan yeni duyguya boyun eğere kitabı Atlas Okyanusu'na savurdum. Yazar Louis-Ferdinand Céline'di. ismiyse Gecenin Sonuna Yolculuk... Ve ben de oraya gidiyordum. Gecenin sonuna.. Artık rotam belliydi!"
Bütün bunları anlatırken, Miguel sanki o günleri yaşıyormuşçasına heyecanlanmıştı. Gözlerinin beyazı içkiden ve duygu yoğunluğundan pembeleşmişti. Bir tiyatro oyunu gibi seyrediyordum karşımdaki yan entelektüel, yan barbar adamı...
Bir kitap. Sadece yazı, cümleler ve noktalama işaretlerinden oluşan kâğıtlar bütünü. Matbaadaki makinelerin yağlarının hâlâ sayfalannda koktuğu bir kitap! Nasıl bir insanı bu kadar etkileyebilir? Gülüyordum içimden. Alay ediyordum her zamanki gibi kendisine bir baş ucu kitabı yaratmış olan bu adamla... Gecenin sonuma yolculuk. Ne kadar saçma! Beş yüz sayfa okumaya gerek var mı, gecenin sonuna gitmek için? "Benim" dedim içimden. "Benim gece. Benim son. Benim yolculuk." içinde doğmuşum gecenin. içinde doğmuşum sonun. Yolculuk yaparak varmama gerek yok. Ben hep oradaydım. Geceyi ben bitirdim. Ancak başkaları kıçlarını kaldırıp gelebilir yanıma ve girerler gecenin sonuna. Benim krallığım orası. Gecenin başlangıcını bilmem ama sonu bana ait!..
Ancak tabiî, söylenen her kelimenin hissedildiği duygusal bir paylaşım karşısında kayıtsız kalmak da, gemi üzerinde geçireceğimiz geri kalan günlerde belli bir tehlikeyle yatıp kalkmamıza neden olabilirdi. Ve eminim, karşımda oturan dev cüce, hayatının nedeni olarak bildiği kitabı aşağılık bir paçavra olarak gördüğümü bilse, yine aynı kitaptaki insan hayatının değersizliği saçmalığından esinlenerek boğazımı çalışma masasının üzerindeki mektup açacağıyla kesebilirdi. Vahşi bir entelektüel kadar boktan bir şey yoktur! Hele hele felsefesini Nietzsche'den, Schopenhauer'dan ya da adını bilmediğim, toplumdışılığı zekâ pırıltısı sanan herhangi bir salaktan alan düşünce adamı ise gerçek bir skandaldir! Gecenin sonunu yazmak için orayı bilmek gerekir. Ölümü yazmak için ölmek gerekir!
Benim yazdığmı ise bir kitap değil. Bir hikâye hiç değil! Bir felsefe yazısı diyenleri ise, soğukkanlılıkla vurabilirim... Bu yazılanlar öksürük şurubunun kutusundan çıkan prospektüsten farksız. Bir tatil köyünün broşüründen ya da nüfus planlamasıyla ilgili bir kitapçıktan farkı yok. Kullanma kılavuzu. Yazmaya zamanım olsaydı ansiklopedi yazardım. Romanlar, elleri nasırlaşmamışlar için. Daktiloyla sevişenler için. Edebiyat, içki içtikten sonra sarhoş olup, sızmadan önce önlerindeki peçeteleri karalayanlar için!
Hiçbir zaman din kitaplarından daha fazla okunmayacağı bilinirken, hikâyeler uydurmanın ne anlamı var?...
"Anlattıklarımız çok ilginç. Gerçekten okumak isterdim o kitabı. Hiç böyle düşünmemiştim! Yolculuğun bir felsefesi olabileceğini bilmiyordum." Ve bunlara benzer birkaç cümleden sonra geminin daimî sallantısı ve içtiğim kötü şarabın etkisiyle kendimi iyi hissetmediğimi söyleyerek Miguel'den izin istedim...

4 əjdaha! jaf

27.06.2013 - 15:31 #51093 mesaj facebook twitter

gənə

o vaxtı uşaq olanda nənəm gilə kəndə gedərdim. kənd deyəndə burdan bura, hövsan yəni amk * glş
oturmusan bir də görürsən evdə gecəlin biri o tərəfə gedir, bu tərəfə gəlir. evdən bizim əlimizə spiçka tutuşdururdular ki, görsən yandırarsan. biz də görəndə yandırırdığ. əyləncəli gəlirdi deyəsən. evdə olmasının səbəbi yəqin həyətdə çox it, pişik saxlamarı idi. gecələ gəldikdə isə ehtimalla arqo terminidir. gənədən balaca, ama eyni xüsusiyyətlərə malik parazitdi. qulağa girməsi təhlükəli ola bilər. * gənəyə bax la nostalji hisslər yaşatdı

1 əjdaha! jaf

21.06.2013 - 12:52 #50479 mesaj facebook twitter

1 əjdaha! jaf

15.06.2013 - 13:13 #49651 mesaj facebook twitter

0 əjdaha! jaf

13.06.2013 - 23:34 #49481 mesaj facebook twitter

hakan günday

hakan günday'ın taksim gezi parkı açıklaması:

tashih

bir zamanlar, piç diye bir kitapta şöyle yazmıştım:

hak edilen payların alındığı yer burasıdır. tabii yapılan taksim bazen adaletli olmayabilir. ama zaten meydanın adı sadece taksim’dir. adil taksim meydanı değil. (s.150)

eksik bırakmışım. “henüz!” olmalıymış o son cümlenin peşinde. elinde kitap olan varsa, bir zahmet eklesin… bir de bilsin ki;

daima uyanık kalmak
ve daima uyanık tutmak için
kaç gündür gezi parkı’nda uyuyanlara
selamı var piçlerin.
bir de,
benimle savaşma. çünkü kazanırsan,
kaybedersin!
diyen,
asil adında bir delinin…

href="http://goo.gl/Fz4az" style="rgba(25,148,218, 0.8 link " target="_blank" class="sonses" rel="nofollow">http://goo.gl/Fz4az)
href="http://goo.gl/kuEGF" style="rgba(25,148,218, 0.8 link " target="_blank" class="sonses" rel="nofollow">http://goo.gl/kuEGF)

(bax: gezi parkı)

0 əjdaha! jaf

11.06.2013 - 00:41 #49143 mesaj facebook twitter

omega

əvvəldən şikayət zad olduğunu zənn edirdim. eləmirdim ki, mansın birini şikayət etmiş olmayım. sonra adsız nick gördüm, şans bu şans bu nədi görəsən? deyib entrynin birini not eləyib yoxladım. dedim indi nəsə olacaq da. saxla samanı, gələr zamanı sözü gəldi. sözə klikləyirəm deyir onsuz da etmisən bunu. yəni, geriyə dönüş yoxdu amk. hara düşür indi bu? hardan girib baxacam? * glş
bu da entry #2084

0 əjdaha! jaf

09.06.2013 - 19:57 #49028 mesaj facebook twitter

1 əjdaha! jaf

03.06.2013 - 14:58 #48231 mesaj facebook twitter

1 əjdaha! jaf

01.06.2013 - 15:28 #48067 mesaj facebook twitter

ikinöqtəböyükdı

facebookda doğma olan tək-tük 2-3 səhifədən biri idi. indi fəaliyyətlərini dayandırıblar. adminlər səhifədən ayrıldılar, tək bir admin qaldı diyəsən. o da biraz idarə etdikdən sonra səhifəni bağladı.
blogları var, ama orda da yazmırlar.
href="http://inbd92.blogspot.com" style="rgba(25,148,218, 0.8 link " target="_blank" class="sonses" rel="nofollow">http://inbd92.blogspot.com)

0 əjdaha! jaf

13.05.2013 - 01:24 #42790 mesaj facebook twitter

turbo saqqızı

təxminən 150 dənə şəkilin yığmışdım. hər gün alırdım ki, olmayanları tamamlayım, ama çox vaxtda içindən təkrar şəkillər ya subaru, ya hummer, ya da jeep markalı maşınlar çıxırdı, olmayanları da uşaqlarla dəyişirdim. əzilməməsi üçün kitabın arasına qoymuşdum. əmək vermişdik nə də olsa. o gündən şəkillərdən xəbərim yoxdu. bir uşağa verdim diyəsən.

0 əjdaha! jaf

06.05.2013 - 09:31 #41924 mesaj facebook twitter

hər zaman siqareti içkisi bol olan insan

gecə, yox sabah belə olmaz deyib mütləq işə getməliyəm deyirsən ki, cibimdə sürəkli pul olsun bu hala düşməyim. amma, o səhər ki gəlir, bir tərəfdən yuxu, tezdən oyanıb üzü qırxmaq adamın gözünə durur, biraz da yatım qalxaram indi deyirsən, bir də görürsən saat 12 olub. iş-işdən keçib, hər şey bax ordan başlayır. cibində 1 qəpik yox, içki cəhənnəmə siqaretin yox. axşamacan evdə otur, hərdən məhləyə çıx. sonra biraz lom kimi gəz hara qədər amk. bilsəydim yatmazdım işə gedərdim deyirsən. bekarçılıqdan 2-3 dəfə baxdığın filmə yenidən təkrar özü də internet dövründə diskdən baxırsan. təki vaxt keçsin deyə. filmə baxırsan orda da adam siqaret yandırır, siqaretə olan istəyin birə-beş artır. o zaman hər zaman siqareti, içkisi bol olan insana imrenirsən. yaşamışıq da ala bu hissləri, yalnızlığı, siqaretsizliyi. bi dəfə də hər şeydən bol olsaq, yoldan keçən birindən siqaret əvəzinə yandıran istəsək.
(bax: həyatın nə qədər cındır olduğunun anlaşıldığı anlar)

2 əjdaha! jaf

29.04.2013 - 11:59 #41170 mesaj facebook twitter

anywhere out of the world

19-cu əsrin fransız şairi charles baudelairenin `paris sıxıntısı` adlı kitabındaki keçid.


`` hər xəstənin yatağını dəyişdirməklə
ağlını pozduğu bir xəstəxanadır bu həyat;
kimi soba qarşısında çəkmək istər ağrısını
kimi pəncərə kənarında yaxşılaşacağını sanar.
bu, aid olmadığım bu yerdə
hər zaman özümü yaxşı hiss etməmi təmin edər
və bu nəql yer dəyişdirmə vəziyyəti
davamlı olaraq mənliyimlə tək müzakirəmdir.

söylə mənə ruhum, yazıq, donuq ruhum,
lissabonda yaşamaq fikrinə nə deyirsən?
ora isti olmalıdı və orada özünü bir kərtənkələ
kimi güclü hiss edəcəksən, güclənəcəksən.
bu şəhər dəniz kənarında;
bu şəhərin mərmərdən inşa edildiyini söyləyirlər
kin və nifrət dolu bu şəhərdə
insanlar orada ağacları, meşələri talan etdi
orada bir mənzərə var tam sənlik
mədən və işıqlardan meydana gəlmiş bir mənzərə
insanları əks etdirməyə qoyulmuş.

səssizliyin sevdalısı olduğundan bəri sən,
içindəki qıpırdamaya yar oldun.
hollandiyaya yerləşməyə nə deyərsən?
xoşbəxtliyə çatdıran ölkəyə.
şəkil sərgilərinə davamlı heyran
qaldığın diyarın surətində
bəlkə oyalanacaq şeylər tapacaqsan.
gəmi dirəkləri meşəsini və
evlərin altında dəmir atmış gəmiləri
sevən sən nə düşünürsən rotterdam haqqında?

mənliyim səssizliyini qoruyur.

bəlkə batavia daha çox marağını çəkər,
orada digər şeylərin
arasında tropik gözəlliklə evli avropanın
ruhunu tapa bilərik.

tək söz etmə. ölmüş ruhum ola bilərmisən?

yaxşı sonra beləsinə keyidinmi?
qəbul edəcəksən xəstəliyini?
əgər elə isə ölümün yoldaşı olan
diyarlara qaçmamıza icazə ver.
necə olduğunu görə bilirəm, yazıq ruh!
tornio üçün çamadanları hazırlaya bilərik.
daha uzağa getməmizə icazə ver
baltikin ucsuz-bucaqsız sonuna ya da
daha uzağa,
həyatdan uzağa...
əgər mümkünsə qütbə yerləşdir bizi.
orada yalnız yer üzünü yandan sıyıran
günəş və qaranlıq və işığın bir-birinin yerini alması
bir-birini izləməsi ört-basdır edər fərqliliyi,
artırar monotonluğu bu yarı şüursuzluq.
orada qaranlığın içində yuyunaq
alaq uzun sürən tuşlar
əyləncəmiz sürərkən şimal işıqları
göndərsin bizə gül rəngi parıltıları
sanki cəhənnəmin hava fişəng nümayişinin
əks olunması kimi!

sonunda partladı ruhum və fəryad etdi artıq:
hara olduğunun əhəmiyyəti yoxdur!
hara olursa olsun!
yetər ki, bu dünyadan uzaq olum.``

aid olmasa da

(youtube: )

1 əjdaha! jaf

15.04.2013 - 17:02 #39856 mesaj facebook twitter

burdan qubadlıya qədər gedən adam

yerindən durub səhər-səhər tualetdə qırmızı winston yandırıb işini bitirdikdən sonra sözlüyə girib qarşına ilk başlıq qırmızı winston başlığının çıxması da bir əcaibdi. başlığa girib görəsən kim yazıb deyə fikir yürüdərkən ağlına ilk öncə burdan qubadlıya qədər gedən adam gəlir. elə oxuduqdan sonra da fikrində yanılmadığını görürsən. zira lələm siqaretlə eşq macərası yaşayanlardandır. * mans mən qutularını belə yığıram

1 əjdaha! jaf

13.04.2013 - 14:11 #39548 mesaj facebook twitter

« / 20 »
Notice: Undefined variable: user_id in /var/www/soz6/sds-themes/vengeful-light/profile.php on line 1336


blok -   başlıqlarını gizlət
Notice: Undefined variable: user_id in /var/www/soz6/sds-themes/vengeful-light/profile.php on line 1343