başka ya da öbür bir dünyanın olmadığı gerçeğini.
insan evriminin ters giden bir sonucu olan bilincimizin ve bilinçaltımızın eseridir bu.
beynimizin ve bedenimizin en derinlerinde yatan sevdiğimiz birini kaybetmek istememe, güvende olmak isteme vs. gibi gerçek korkuları tetikleyen güdülerimiz işte bu korkunç gerçeğe dayanıyor.
bugün içinde yaşadığmız neoliberal kapitalist sistemin temsilcileri, bireyin içinde olduğu dünya (özel yaşam ve toplumsal yaşam, bu ikisini şekillendiren çalışma yaşamı) ne kadar güvenceden yoksunsa, bu korkuların o kadar çok arttığını biliyor. avm'lerdeki, okullardaki, iş yerlerindeki, sokaklardaki kameralar esasen özel mülkiyetin korunmasını garanti altına almak için oraya konulmuş olsa da, bireye hitap edebiliyor. çünkü benim gibi sen de güvende değilsin.
tam da bu sebeple, tecavüz, taciz vs. gibi sorunların çözümünün, genel olarak sistemin bir parçası olduğunu görmüyoruz. çünkü sistem diyor ki: "bak, tecavüze uğramaman için sokağına kamera yerleştiriyorum". ama ona yol açan sebep zaten erkek egemen ve zayıf üzerine güç kullanmaya odaklı bir sistem olan kapitalizm. bizim gibi 3. dünya ülkelerinde işin içine bir de özel mülkiyet düşüncesinin adaptasyonunu kolaylaştıran gericilik ve milliyetçilik giriyor.
kendini başka uluslardan üstün gören her milliyetçinin, kendi tanrısını başka tanrılardan üstün gören her gericinin aynı zamanda potansiyel bir tecavüzcü, sapık ve tacizci olması bununla ilgili.
demem o ki, insanların güvenlik ihtiyaçlarını korkuyla besleyip, yasalar olmadan adaletsizliğin hüküm süreceği inancını aşılayan bu sistem aslında bize ilk cümlede söylediğim gerçeğin, en önemli gerçekliğimiz olduğunu unutturmuş.
link
