bugün wiki təsadüfi son
sözaltı sözlük
məsləhət postlar mesaj Profil

ən bəyənilən ekşi sözlük entryləri



facebook twitter əjdaha lazımdı izlə dostlar   mən   googlla
sözaltı roman - dünənin ən bəyənilənləri
başlıqdakı ən bəyənilən yazılar:

+35 əjdaha

4. başlıq; işte hırsızların dudak uçuklatan son yöntemi
entry; ben burada dudağınızı uçuklatacak kendi yöntemimi açıklayacağım. bu yöntemin patenti bana aittir. bu yöntemle elinizi kolunuzu sallaya sallaya hırsızlık yapabileceğiniz için paylaşıp paylaşmamak konusunda tereddüte düştüm. sonra okuyanlara yemin ettirerek paylaşmaya karar verdim. o yüzden bu yötemi okumadan önce "sadece ve sadece çok zorda kaldığınız zamanlarda kullanacağınıza yemin etmenizi istiyorum.

işte o yöntem:

sigara çalacağız.

büyük bir alışveriş merkezine gidiyoruz. arabaya 1 tl sokup alışveriş arabası alıyoruz. arabayla geziyoruz içeride. 5 kg.'lık deterjan alıyoruz. 1 lt. süt. makarna, şeker.. önemli olan çok çeşit olması.. benim tavsiyem 20-25 çeşit olması. arabamızı bunlarla doldurduktan sonra kasaya ilerliyoruz. kasaya varınca ürünlerimizi banda koyuyoruz.

buraya dikkat:

kasiyer ilk ürünü geçirmeden "ya iki tane de kısa vinston layt alabilir miyim" diyoruz. kasiyer ilk önce sigaraları geçiriyor. sigaraları alıp

buraya da dikkat:

torbaya değil ceketimizin cebine koyuyoruz. ardından 25 kalem ürününüzü 10 dk. içinde kasadan geçiriyorsunuz.

son sahne:

elinizi cebinize atıyorsunuz ve kredi kartınız yok numarası çekiyorsunuz. benim favori repliğim şu:

- holy craaaap! korkarım american express kredi kartımı otoparkta arabada unuttum. hanımefendi torbalar burada kalsın, ben arabadan kredi kartımı alayıp geleyim..

kapıdan çıkar çıkmaz bir orgazm sigarası yakabilirsiniz. şimdiye kadar bir kasiyerin o sigaraları hatırladığını hatırlamıyorum.

bakın bir daha uyarıyorum, yarın birgün iki polis arasında eliniz kelepçeli kapıma gelirseniz sizi tanımıyorum.. siz de beni tanımıyorsunuz. lanet olsun mutlu bir evliliğim ve bana tapan bir çocuğum var!

önemli not: kavaga cikan hamsi uyardı siz de aklınızdan çıkarmayın: "o para asgari ücretle geçinen kasiyer kızdan çıkıyor haberin olsun."

dediğim gibi; çok zorda kalınca anca..

05.11.2012 putperest

+33 əjdaha

115. başlıq : her şeyden biraz bilip hiçbir şeyi tam bilmemek


hayatın belli dönemlerinde kafamı kurcalayan şey. bir süre kurcalıyor sonra unutuyorum gidiyor. bir süre sonra tekrar kurcalıyor.

birkaç hobim var (her insan gibi) ve bu hobilerimde belirli bir derece yetkinlik sahibiyim. dönemsel olarak hobilerime ağırlık veriyorum. misal havalar ısınınca içimdeki atlet ruhu baskınlaşıyor ve bütün kış fıçıyla bira içmemiş, kiloyla patates kızartması yememiş gibi koşup hoplamaya zıplamaya çalışıyorum. tabi ki istediğim kadar koşup hoplayıp zıplayamadığım için moralim bozuluyor, tadım kaçıyor. keşke sadece koşma hoplama zıplama konusunda çok yetkin olsaydım diye hayıflanıyorum.

sonra mevsim değişiyor ve bu sefer de içimdeki çakma edebiyatçı baş veriyor. kısa kısa bir şeyler yazmaya çalışıyorum. birkaç haftam böyle geçiyor ve sonra yazdıklarımı dönüp okuduğumda bir boka benzemeyen şeyler yazdığımı görüyorum. böyle olunca da "ya var ya dünyadaki en önemli şey edebiyat yeminle bırakacaksın topu mopu kaç yaşına geldin allahalla" diye kızıyorum kendime. yine olmamış yine olduramamış hissiyle.

mevsimlerden bağımsız olarak bazı zamanlarda genel kültüre sardırıyorum. o belgesel senin bu belgesel benim izlemeye ve araştırmaya başlıyorum. ufkum genelde bir buçuk metre kadar olduğu için ne izlesem en az iki misli gatına çıkıyor. "ilim önemli, ilim çok önemli. her şeyi bilmek lazım" diye kanaat getiriyorum.

mesela tatile mi gidiyorum? hemen aklıma yüzme konusunda uzmanlaşmak geliyor. "istanbula döneyim hemen bir havuza yazılıcam. seneye geldiğimde denizde iki kilometre açılan dayıların yanına kadar kesilmeden yüzücem" diye gaza geliyorum. istanbula gelince ekseriyetle biraya vuruyorum kendimi.

diyeceğim o ki biraz biraz becerebildiğim bir dünya şey var. ama senin olayın nedir derseniz inanın ben de bilmiyorum. zaten sanırım çoğu kişi de bilmiyor. geçen yine bir belgeselde evrende ne kadar önemsiz olduğumuzu gördüm. adamlar benim gibi mallar da anlayabilsin diye animasyonlu falan yapmışlar, çok tadım kaçtı. o an uzaybilimcisi olmanın ne kadar önemli olduğuna kanaat getirdim. bence kesinlikle bu konuda uzmanlaşmak lazım.


yazar : oldboy

+28 əjdaha

3. başlıq : eski sevgilinin gittikçe adriana lima'ya benzemesi
entry : adı ustunde gittikçe . bak şimdi al eski
sevgiliyi karşına sonra yavaşça ondan
uzaklaşmaya başla git git git huuooop bak
şimdi yuz metreden. nasıl ? sanki adriana
dimi ? hele ki miyopsan fazla uzaklaşmana
da gerek yok. sevgilinin boyutuna göre
charlize theron'u ya da adele'yi de
görebilirsin. kimbilir uslu bir çocuk olursan
belki şirinleri de görursun.
(el nine 9 , 03.11.2012 22:15)

+31 əjdaha

146. --spoiler--

bir çember 360 derecedir. neden 500 değil, 250 değil 360 derece?
3+6+0 = 9

çemberin yarısı 180 derecedir.
1+8 = 9

onun da yarısı yani dik açı 90 derecedir.
9+0 = 9

yarısı 45 derecedir.
4+5 = 9

yarısı 22,5 derecedir.
2+2+5 = 9

yarısı 11.25 derecedir.
1+1+2+5 = 9

yarısı 5,625 derecedir.
5+6+2+5 = 18,
1+8 = 9

yarısı 2,8125 derecedir.
2+8+1+2+5 = 18
1+8 = 9
..
..
..

sonsuza kadar gidebilirsiniz. sonuç her zaman 9 olacaktır.

tesadüf mü?

matematik mucizelerden ibarettir.

poligonların iç açılarına bakalım.

üçgenin iç açıları toplamı 180 derecedir. (3 x 60 )
1+8 = 9

dörtgenin iç açıları toplamı 360 derecedir. ( 4 x 90 )
3+6 = 9

beşgenin iç açıları toplamı 540 derecedir. ( 5 x 108 )
5+4 = 9

altıgenin iç açıları toplamı 720 derecedir. ( 6 x 120 )
7+2 = 9

yedigen iç açıları toplamı 900 derecedir. ( 7 x 128,57 )
7+2 = 9

sekizgenin iç açıları toplamı 1080 derecedir. ( 8 x 135 )
1+0+8+0 = 9

dokuzgen iç açıları toplamı 1260 derecedir. ( 9 x 140 )
1+2+6+0 = 9

ongenin iç açıları toplamı 1440 derecedir. ( 10 x 144 )
1+4+4+0 = 9

..
..

sonsuza kadar gider..

tüm rakamların toplamı :
1+2+3+4+5+6+7+8+9 = 36
3+6 = 9

9 ile hangi rakamı çarparsanız, sonuçtaki rakamlar toplamı 9'dur.
9x1 = 9
9x2 = 18 , 1+8 = 9
9x3 = 27 , 2+7 = 9
..
..
9x9 = 81, 8+1 = 9

9 ile hangi rakamı toplarsanız elde edeceğiniz sayıdaki rakamların toplamı o rakamı verir.
9+1 = 10 (1+0 = 1)
9+2 = 11 (1+1 = 2 )
9+3 = 12 (1+2 = 3)
..
..
9+9 = 18 (1+8 = 9)

..
..

9 sihirli bir rakam değil mi?

--spoiler--

+26 əjdaha

150. optimist bir türkün gözündən bakı;
bakü`de yaşamak

ekonomik açıdan istanbul'dan çok daha iyi

döviz kuru

1 manat = 1.91 tl
1 dolar = 1.52 manat

manat simgesi

ulaşım

metro ve otobüsler 20 qepik [gepik okunur] . 1 manat 100 qepik. bizdeki 1 liranın 100 kuruş olması gibi. bakü'de metro ve otobüsler 38 kuruş.

20 manat (yaklaşık 38 lira) dolduruyorsun 100 kez metro veya otobüs kullanabiliyorsun. bizde otobüs ve metroyu 100 kez kullanabilmek için 230 tl ödemek zorundasın.

metrobüs konusuna hiç girmiyorum.

sigara

çok fazla sigara çeşidi yok. içen de çok yok.

camel 3 manat (5.73 tl), bizde 8 tl
parliament 4 manat (7.64 tl), bizde 11.5 tl
kent 3 manat (5.73 tl), bizde 10 tl

görüldüğü üzere sigara konusunda da öndeler.

alkol

fiyatlara henüz detaylı bakmadım. fakat şarab evleri denilen bir olay var. bizdeki tekel bayilerinin benzeri. 24 saat açıklar ve zibilyon tane içki satıyorlar. özellikle rus içkileri revaçta. şöyle bir foto çekmiştim. yalnız çektiğim bu foto, gördüğüm içki şişelerinin sadece birkaçı. tamamı değil.

3 litrelik bir şarap fıçısını 9.5 manata (yaklaşık 18 tl'ye) sattıklarını biliyorum. şarabın tadı da fena değildi. azerbaycan köylerinde üretiliyor diye biliyorum.

kırmızı et

bu fotoyu bizdeki migros benzeri bir avm'de çektim.

azn manat'ın, yani azerbaycan para biriminin uluslararası alandaki kısaltması

dana kıyma 7.29 manat (13.92 tl). bizde yaklaşık 32 tl.
kuzu kıyma 9.95 manat (19.02 tl), bizde yaklaşık 40 tl.

özetle bakü'de kırmızı et baya baya ucuz.

gezilecek yerler

isim olarak çok bilmiyorum; fakat metronun sahil veya gençlik duraklarında inerseniz şahane yerleri gezebilirsiniz.

hemen belirteyim. metro'da kapılar kapanırken "kapılar bağlanıyır" anonsu yapılıyor. "kapanıyor" yerine "bağlanıyır" diyorlar. bazen gülmemek için kendimi zor tutuyorum.

şöyle bir fotoğraf albümü takdim edeyim. şu ana kadar gezdiğim yerlerden...

en gözde mekanlarda zemin pırıl pırıl. henüz çöp ve izmarit görmedim. gün içinde yerleri temizleyen görevlileri de görmedim. azeriler kendi şehirlerinin kıymetini bizden daha iyi biliyor.

dil sorunu

başlarda azeri lehçesini nasıl öğreneceğim diye kaygılarım vardı. fakat kısa sürede bu sorunun da üzerinden geldim. nereye gitsem kendi ülkemdeymişim gibi türkiye türkçesi kullanıyorum. azeriler de türkiye'den geldiğimi anlıyor ve yardımcı oluyor. yalnız bazı şeyleri hiç anlamıyorlar. örneğin; bakkaldan alışveriş yapıyorum ve "bunun fiyatı 4 buçuk muydu?" diye soruyorum. "4 elli" diyor büfeci amca. "buçuk" kavramı burada geçerli değil.

geçen gün de ev arkadaşım istanbul'a dönecekti. şirketin taksi şoförünü aradı. telefonda konuşuyorlar. "5'i çeyrek geçe aşağıda olabilir misiniz?" diye sordu. taksici de durumu anlamadı. meğersem "beşe on beş daqiqe işleyib" demesi gerekiyormuş. "çeyrek" kelimesini de bilmiyorlar.

arada böyle tatlı anlaşmazlıklar da olmuyor değil.

taksiler, trafik ve araç fiyatları

taksilerin renkleri genellikle beyaz. bizdeki gibi sarı değil. modelleri de farklı. mercedes marka çok fazla taksi var.

patlıcan taksi dediğimiz taksiler ise en sıradışı olanı. şehri gezerken sohbet etme fırsatı bulduğum bir taksi şoförünün anlattığına göre patlıcanları 2012 eurovision şarkı yarışması için satın almışlar.

trafik konusu...

istanbul gibi uzun kuyruklar ve saatlerce beklemeler görmedim. dikkatimi çeken tek nokta jip kullanan insan sayısının çok fazla olması. nereye gitsem çeşit çeşit jipler görüyorum.

birgün arabayla şehri gezerken azeri arkadaşıma önümüzde ilerleyen toyota land cruiser'ı gösterdim ve fiyatını sordum. "60 bin manata alırsın." dedi.

şimdi sitesinden baktım. bizde 2.8 litre land cruiser 145,900 € + 3,249 tl (~ 480,000 tl). azerbaycan da 3.0 litre land cruiser 66,300 manat (~125,000 tl).

bizde neredeyse 500,000 tl. azerbaycan'da 125,000 tl.

kaynak (tr)
kaynak (az)

yaya geçitleri

ister inanın ister inanmayın ama yaya geçidine adımınızı attığınız anda araçlar duruyor. hem de 6 şeritli bölünmüş yolda araçlar vızır vızır geçerken. sadece şu olay için bile bakü'de yaşamayı türkiye'ye tercih ederim.

başlarda neden yayalar için trafik ışığı yok diye kendi kendine soruyordum. daha sonra yaya geçidi olayını öğrendim.

beni en çok etkileyen olay...

akşamüstü iş arkadaşımla evlerimize dönüyorduk. dört şeritli yolu karşıdan karşıya geçecektik. yaya geçidi de 50 metre uzağımızdaydı. geçite doğru yönelmek yerine yol boşalınca geçmeyi planladık ve yolun yarısına kadar yürüdük. o sırada hızla yaklaşmakta olan araçları fark ettik. yolun ortasında beklerken jip kullanan bir sürücü bizi gördüğü anda dörtlüleri yaktı ve geçmemiz için durdu. arkasından gelen diğer araçlar da aynısını yaptı. "oha noluyor lan" derken arkadaşım uyardı ve yolun karşısına geçebildik.

internet hızı

şu an kullandığım internet 16 mbit. upload hızı da 16mbit. geçenlerde youtube'a video yüklerken upload hızı ağzımın açık kalmasına sebep olmuştu. buradaki genel fiyatları bilmiyorum; fakat türk telekom gibi kalitesiz olmadıklarına eminim. henüz hiç internet kesintisi yaşamadım.

connect adlı firmanın tariflerine göre bireysel kullanımlarda 16mbit download/16mbit upload fiber internet aylık 35 azn (~67 tl)

bir de ttnet'in fiyat tarifelerine bakalım.
16mbps ultranet limitsiz plus tarifesi 93 tl. üstelik upload hızını tarifede belirtmemişler. yetmezmiş gibi 100 gb diye kafalarına göre kota koymuşlar. ttnet'in kesintilerinden söz etmeyeceğim bile. azerbaycan'da kota derdi yok.

sosyokültürel durum

insanların çoğunluğu müslüman; fakat kimse radikal değil. herkes birbirine saygılı. kavga dövüş görmedim.

sokaklarda bas bas bağıran seyyar satıcılar, ne dediği anlaşılmadan duyuru yapan belediyeler, "hanımların dikkatine! overlok makinesi ayağınıza geldi." anonsları ile wtf detirten overlokçular, megafonlarla sarımsak satmaya çalışan kamyonetler, gürültülü bir şekilde hız yapan motorlar ve arabalar, iki de bir kornaya basan ruh hastaları, pkk'lı terörist sevicileri, ışid sempatizanı sosyopatlar, gösteri yapıp diğer insanları rahatsız eden holiganlar ve siyasi gruplar bakü'de yok.

imkânım olsa ömrümün kalanını burada geçirmek isterdim; fakat ekonomik zorunluluklar yüzünden hayatımı bir süre daha türkiye'de devam ettirmek zorundayım.

azerbaycan güzel memleket
p.s demiş gözəl bir insan. allah utandırmasın)

+27 əjdaha

16. doğuştan cenabet olmak

daha dünyaya gözümü açmadan başlamış bu bende. hani lööp diye açamıyoz ya gözümüzü, az biraz sonra açıyoz, yumuş yumuş gözlerle ağlıyoz zırlıyoz.. (benim ebemin taa götüne koyiim..) lan daha bütün vücut çıkmamış yaa. düşün arkadaş.. önce bi çıkarsaydın da götüme şaplak atarken ''ouuy hanım abla galiba bebeğinizin bacağını kırdım yaa.. çııt dedi şurdan..'' deseydin. anam da babama söyleseydi. babam da seni oracıkta zikseydi.. ters mi çıkarmış hoşaf nedir..? bizimkilerde cahilliğinden anlamamış, bu gerizekalı niye ağlayıp duruyo diye sorular soruyolarmış. anam 19 yaşındaymış zaten de babam 24 yaşında herif.. doğarken ebe benim bacağımı kırmış lan.. 2. ay içinde doktora gitmişler, doktor bu çocuğun bacaanı kırmışsınız olm siz demiş. napıyonuz çocukla yavrum siz, bebek lan daha bu. havaya mı attınız da tutamadınız..? bacaa ne kadar esniyo diye mi baktınız..? diye bizimkilere kızmış. kemik yamuk kaynamış. şimdi yapamayız ameliyatı daha bebek.. 7 yaşında yeniden gelin demiş. alçıya almışlar, ayak iyice sapıtmış gitmiş benim..

7 yaşında ilizarov yöntemiyle ameliyat olacakmışım, kanımda bi değer manyamış, sapıtmış.. ölüyomuşum amına koyiim masada.. zor kurtarmışlar. olamamışım. 10 yaşında geri gelin demiş. diyarbakır'dayız, ankara gata'ya gidip duruyoz manyak gibi.. babam sabırlı adammış valla. ne biçim yapmışız çocuğu deyip atmamış.. aslında bi kaç kere ''bizim çocuğun sadece bacağında değil bence sorun, beyni meyni de tam randımanlı değil sanki, de mi hanım'' minvalinde cümleler kurmadı değil.. neyse.. 1 senede 13 kere gidip geldiğimi biliyom bak. babam bana 2 koltuk alırdı trende, ayağımı uzatayım diye. bi keresinde sarhoş mudur nedir, uyandıydım, adamın tekiyle göz göze geldim karşı koltukta. herif geldi, sen paşanın çocuğu musun lan, ayaklarını uzatıyon deyip atarlandıydı, korktum.. koltuk değneğiyle bi geçirdim adama, yere düştüm sonra, dengemi kaybettim. sonra babam girdi adama falan. trende terör estirdiydik lan.. sarhoş demişken, bi keresinde de tren garına yan komşumuz bırakacaktı. adam her gün içen birisi. gara kadar sarhoş sarhoş getirdi. sonra annemin kulağına eğilip trende fare çok olur, dikkat edin kızım dedi, annem de gidesiye kadar ayaklarını koltuğun üstüne koyup, panda gibi gitti tee ankara'ya kadar. fare dediği de hırsızmış lan, ne bilek. sonra tam tren kalkacak, bu amca bunlara dokunamanızığk, dokunanı fururun, yiğeenime bi şey olursa yakarım olm sizi falan deyip sözde koruyacağına rezil etti kodu.. sonra tren kalktı, amca diğer durağa kadar bizle geldi.. manyak ahmet amcam benim.

bi kızdan hoşlanmıştım, yaş 12.. saçımı hayvanlar gibi jölelediğim zamanlar. sinüzit durumu bundan dolayı oldu işte. burnum ayarı kaçmış göt gibi, sümükler sevişiyo içerde. ben bu kızla cesaret edip konuşayım dedim, burnumda sümük baloncuk oldu, şişip iniyo, inip şişiyo.. kız da gülüp, ağlıyo, gülerken düşündürüyo. hem siktiri yedim hem bu travma yüzünden kızlarla konuşamadım kaç sene..

üniversiteye gittiğim ilk hafta, yer bilmem, iz bilmem. yolda artis artis yürürken ben bi tökezledim amına koyiim. ne düşebiliyom ne yürüyebiliyom. 4-5 koca koca adımlarla kafa önde saçmasapan bi tavır ve hareketle kendimi toparlamayı başarabildim. ilk bulduğum sokağa girip, kendime güldüm. oradan da sokağa bakıyom, biri bakıyo mu diye bi de..

yine üniversitede hoşlandığım bi kızla muhabbet etmeye çalışırken pandik yedim. anam deyip kıçımı öne aldım, kim bu manyak dedim. arkadaşım zannettim. değilmiş. o da beni bi arkadaşına benzetmiş, ondan pandik atmış. özür dilerim arkadaşım zannettim diyo. ne biçim bi arkadaşlıkları varsa manyak bebelerin..

uzun yıllar sonra gittiğim okulumda öğretmenimle konuşuyodum bahçede. işte inşaat mühendisi olduk sayenizde, sizlerin eseriyiz gibi yalakalıklar yaparken suratıma hayvan gibi abanılmış top yedim. yediğim gibi yere düştüm. toparlayamadım amına koyiim kendimi. hani yumruk yersin ya, ağzın yamulmuş gibi hissedersin, hocaya hehe ne biçim çarptı falan diyom.. ah şu gençlik yok mu falan gibi saçmaladım. 3 sene önce kızların götünü elleyen ben değilim sanki..

bu ameliyat sonrası bana gaz geldi basket oynadım bayaa bi süre. ama nasıl oynamak. sabahın köründe giderdim, akşamdan ayranı buzluğa atar, öğleyin de buz çözülür gibiyken içerdim, kemikleri geliştirelim, ''uzayalım'' falan diye. akşamda tee 22:00, 23:00 gibi eve gelirdim. 13 yaşından 18 yaşına kadar abandım durdum böyle böyle. yaşıtlarım kesmiyodu artık, siz kimsiniz olm gibi havalanır dururdum. bi gün böyle basket oynarken 2 metrelik bi adamla, artislik falan yaparken adamı sinirlendirmişim galiba, adam benim bacaama bi girdi, bacak ortadan ikiye ayrıldı amına koyiim. film falan çektirdik, benim uyluk kemiği ortadan ikiye ayrılmış. karpuz gibi yarılmış kemik.. ben alçıya falan alınır diyodum, platin taktılar lan. takmadan önce de bacağı asmak için dizlerimden matkapla deldiler. neymiş, bacağa ağırlık takıp, asıcaz. lan az önce kırıldı, nasıl acıyo amına koduklarım. matkapla delinip, metal çubuk sokulur mu.? yanlarından vidalayıp, astılar. robocop oldum iki dakkada.. ''uzayalım'' dedik, uzattılar iki-seksen..

hep derlerdi babayla araba sürülmez diye. bizimki de asker. asabiydi o zamanlar. rahat, hazır ol komutlarıyla gaza frene basıyom, düşün artık.. arabayı ilk sürüşüm.. gayet güzel gidiyoduk. köpeğe çarptık amına koyiim. ben köpee çarpınca babam da bana çarptı. durdur lan arabayı dedi. bak araba böyle sürülür deyip artislik yapıyo.. başka arabaya çarptı o da. burada babamın cenabetliği mi benim mi bilinmez.. bi daha bok sürersin bu arabayı dedi. ilk ve son sürüşümdü uzun bi süre. arkadaşlarınkini sürüyom ama travma yaşamışız.. korkuyom lan bildiğin.. 5 dakka sürüp bırakıyom. 2 sene önce babama vahiy geldi. hadi araba sürelim dedi. bomboş yerde, gayet güzel sürerken tekerlek patladı. şansımı sikiim.. arabasına almıyo artık bizim peder. nereye gidersek aileyle, onlar arabayla ben otobüsle gidiyom..

öss'de şansım güldü dedim. bi arkadaşla aynı sınıfa ve aynı kitapçığa düştük. gerizekalı eşit ağırlıkçı, ben sayısal.. adam matematikten soru istedi bi kaç kere, sallamadım. silgi parçacığı attı falan. döndüm, olm yakalanırsak sikerler, sus lan gibi işaret ederken yakalandım, ilk sene göte geldim.. bizimkiler dahil kimseye demedim. hala da bilmez kimse..

finalden 13 alacağım sınava sabaha kadar çalıştım. sınavın ortalarına doğru uyumuş kalmışım, 9 aldım, kaldım amına koyiim. okulda nam yaptıydım..

mukavemet diye ders var inşaat mühendisliğinde. o dönem 12 ders alıyodum. o günde 3 tane sınav vardı.. hepsine hayvanlar gibi çalıştım.. mukavemet vizesinde 4 tane a3 kağıdı verdim.. sonuç 05.. yine nam yaptım okulda. taşak olsun diye hocam 95 puanı nereden kırdınız dedim, yavrum 5 puanı ad soyad yazanlara veriyoz zaten dedi. bi de bildiğin bütün formülleri yazmışsın, benim hatırlamadığım bi formül vardı, onu hatırladım sayende diye taşağın kralını geçti..

lisedeyken arkaya attığım sakızın belli mi olur arkadaşın götünün altına düşer yapışır, güleriz dedim, sakız benim götüme yapışmış. hoca tahtaya kaldırınca kalkamadım.. durumu farkettim. zorlayıp kalktım. hoca sinirliydi biraz. mecbur gittim tahtaya. götümde de sakız sallanıyodu doğal olarak.. yürü çabuk tuvalete dedi, arkadaşta yardım ediyim hocam demiş, geldi. olm çok iyi bi yöntem biliyom, domal dedi. götüme sıvı sabunu boşalttı. suyla da bi güzel köpürtüp, sınıfa kaçtı.

üniversitede hayvanlar gibi hasta olmuştum. burnunum içinde mukuslar sevişiyo, erken boşalma var onlarda da, boşalıp boşalıp çıkmak istiyolar.. peçeteler sarmış dört bir yanımı. bi hatunla dışarı çıkıcaz. sevgilim değil ama ilik gibi hatun. teklifini geri çevirmemek olmaz. çıktık, bi bakkala girdik, sigara falan alıp para yerine türbe yeşili peçeteyi verdim bakkala. adam suratını ekşitip, manyak mısın kardeşim dedi. pardon ya dedim. elimi nereye atsam, yeşilin bütün tonlarında peçeteler çıkıyo. kız uzaklaşmaya başladı benden. neyse parayı verdim. oturduk bi mekana. adama şöyle gribe, nezleye iyi gelen bi şey yapın gözünüzü seveyim dedim.. herif gitmiş, koca karı ilacı yapmış. içinde bi sümüğüm yok. içerken kokladım. karabiber mi var ne var.. ben bi hapşurdum. sümükler bütün suratımı kapladı. toparlayamadım durumu da.

otobüse bindim, acayip yorgunum. nasılsa son durakta ineceğim, uyu gitsin dedim. nasıl bi uykuysa uyandığımda yine aynı yerdeydim. cam kenarındaydım, uyurken nolmuşsa artık taşak gibi büzülmüş kalmışım. şoför de görmemiş kesin ya da siktir et mi demiş nedir.. bi uyandım, bindiğim duraktaydım yine. mala bağladığımı düşündüm. bindiğim durağın bi önceki durağında indim. yeniden bindim, gittim eve.. kendimce zamanda yolculuk yaptım, geçmişe döndüm, zamanı geri aldım ama varacağımdan 1,5 saat geç vardım eve. oksimoronlu ironik bi paradoks yaşadım. o denli ne bok yediğimi bilemedim..

otobüste yer verdim, normalde uyuma numarası yaparım ya da yukardaki gibi hayvancana uyurum. ayağa kalktığım gibi şoför amca bana komplo kurdu, frene bastı. otobüste sadece ben yere düştüm. ayağa kalkayım dedim, şoför amca komplosuna devam ediyodu gaza bastı. bi ileri bi geri yerlerde süründüm durdum. sonra millet buyur deli oğlan senin yerin burası diye yer verdi..

denizde babamgile çabuk koşun, kına buldum diye bağırdım. sanki nolacaksa.. babamlar gelesiye kadar kına evrim geçirip boka dönüşmüş. kına dediğim şey bildiğin bokmuş. üstüne bi güzel dayak yedik babamdan. bokta tanıdık çıktı. babamın bi arkadaşınınmış..

babam yurt dışına falan gidiyo. film, dizi izlersin dedim. torrent kullanmayı öğretirken şu amına kodumunun sayfaları açılıyo ya.. ''her gün farklı bir sikiş seni bekliyor'' diye. o açıldı. sayfa açılmadan x'e tıklayayım kapansın dedim. heyecandan x'in yanına tıkladık, sayfa açıldı. bilgisayar dondu kaldı. ekranda cıbıldak hatun, kocaman sikiş seni bekliyor yazıyo. kapağı kapatmak zorunda kaldım. babam da ''olm bu torrent dediğin şeyi ben kaç senedir biliyom, sen devam et'' dedi.

istanbul'a ilk gelişim. babamlar alacak dışarıdan. telefonla tarif ettiler yerlerini. gittik bulduk, bi amca var yanlarında. anneyi babayı öptükten sonra ben bu adamı da öptüm, sarıldım. öne oturdum bi de mal gibi, sohbet ediyom adamla. inerken de öptüm, sarıldım yine. eve geldik, korsan taksiciymiş lan herif. ben babamın arkadaşı sandıydım. adam da zaten napıyo bu amına kodumun manyağa der gibi bakınıyodu. neyse, yine gidicem üniversiteye. babam istanbul kart verdi. metroya binmem gerekiyodu esenler'e gitmek için. turnikelerden geçerken okutcan bak yoksa gidemen dedi. metro çıkışında bakkala uğradım, sigara falan aldım. millet çıkmıştı çoktan. bu çıkışta yine turnike var ya. oraya kadar geldim, çıkardım istanbul kartı. lan okutacak mekanizma yok. zorlasam da çıkamicam diye düşündüm. mal gibi bekledim bi süre. millet geldi, tıkır tıkır geçti. daha tam büyüyemediğimi anladım o an.

freni olmayan bisikletin yokuş aşağı hızlanmasından sonra ya hala aşağıya gidip tarlaya uçacaktım ya da sağa dönüp o hızla otluğa uçacaktım. otluğu seçtim. sağa dönerken bisiklet sağ sol yalpaladı ve beni havaya fırlattı. bisiklet ve ben paralel şekilde uçarken ben önce burun farkıyla öne geçtim sonra havada iyi süzülüyomuşum ki bisikleti geçtim. 4-5 metre uçtuktan sonra inmem gerekiyodu artık. yer çekimini bulmuş adamlar o kadar.. koca otlukta kafam kadar büyük taşı buldum ve kafamı taşa çarptım. bisikleti geçtiğimden bisiklet kızmış ki sinirlendi ve o da üstüme düştü. taştan kafam yarıldı, 6 dikiş attılar. bisiklette koluma düştü, kolum çatladı.. sonra o kaza yerine geldim. koca otlukta sadece bi tane taş varmış..

sevgili olduğum kızın evine yatmaya gittim. kızın tatlı mı tatlı ama erkekleri de bi o kadar sevmeyen bi kedisi var. bu sevmeme konusunda karşılıklıyız. ama benim cinsiyet ayrımım yok, kedileri o kadar çok sevemiyor(d)um. neyse, kediyle oyun falan oynuyorum ama kedi gözüne kestirmiş beni, oynarken falan tırmalıyo. ben de yok ya acımadı, nolcak ki kedi cırmıından hehe derken manyak suratımı cırmaladı. acımadı ki acımadı ki modundayım hala ama suratımın yarısı çizik ve kan amına koyiim. seni gidi pisicik yaramaz şey falan derken bi daha cırmaladı, bu sefer kolumu. hatunla duygusal takılalım, belki sevişiriz dedik, savaştan çıkmış gibiydim. sevişme savaş oldu bizimki. yattık ama tedirginim. sahibinin yanında yatıyoz lan bildiğin. yok bi şey yapmaz gece falan dedi hatun. uyudum kaldım sonra. nasıl etkilediyse pisicik beni, rüyada kediyle boğuşurken bi tekme salladım buna, piyuuv diye uçtu. hızımı alamadım, gittim kedinin yanına, tekmeleyip duruyom hayvancağızı. tokatlanarak uyandım amına koyiim. meğer bizim hatunun bacaklarına bacaklarına tekmeyi savuruyomuşum.. kız da garibim acıdan ve şoktan tokatlıyo beni. mal gibi bi gece geçti. ayrılır bu benden yakında dedim. 1 sene çıktık..

araba çarpan köpeğe yardım ediyodum.. bana saldırdı. şşş olm sakin ol bobby.. sakin ol dedikçe köpek iyice dellendi, kolumu ısırdı. meğer o durumda köpek afalladığından kim yakınındaysa o yaptı sanıyomuş. aman ha, böyle durumda yaklaşmayın..

bu ameliyat sonrası doğal olarak yürüyemedim. bacakta bi mekanizma vardı. mersin'de cennet cehennem mağarasına gitmiştik. cehennem denilen şey öküz gibi bi çukur var böyle. cennet denilen de 450 kadar merdiven var, aşağıya iniyosun. babam aldı beni sırtına, normalde tek kişi inip, çıkarken zorlanıyo. babam da zorlandı zaar, biz yarı yolda yuvarlandık. babam 3'de durmuş, ben 15-20 basamak yuvarlandım durdum. cennet de cehennemi yaşadım..

yeni taşınmıştık, eşyaları falan yerleştiriyoruz. annem benim odaya yığmış eşyalarını falan. karışık bayaa içerisi. anneannem de bizdeydi. odamda namaz kılmış galiba, çünkü külotlu çorap gibi bi şey çıkarmış. ama yaşlı külotlu çorabı, kalın kışlık olanları. benim atkı fular karışımı olan şeyle neredeyse aynı renk. çabuk cif getir, çamaşır suyu getir komutlarıyla aşağıya indim, alışveriş yapmaya. atkı yerine o kalın külotlu çorabı geçirmişim telaştan boğazıma. süpermarkette niye gülüyolar bu kadar diye düşünüp duruyodum. kasiyer kız gülünce ben de gülücükler saçarak, muhabbet falan ediyom. eve gelince farkettik durumu..

köyde dedemlerin tuvaleti dışardaydı. sıçmak için girdik ama feci tırsardım, hala tırsarım. börtü böceklerle sıçıyoz, belgesel tadında. onlarca böceğe sikini taşağını açıyon o da garip bi şey. neyse haceti giderirken nereden geldi, nasıl çıktı, düştü mü noldu, çiyan dediğimiz orospu çocuğu böcek götümden ısırdı. anaaaam götüüüm diye attım dışarı kendimi. afedersiniz de götüm boklu boklu domalık vaziyette dolanıyom ortalarda. dedem hem gülerek hem de şaşkın ifadeyle noldu olm, götünü topla lan falan derken. götümü bi şey ısırdı dedee yanıyoom.. anam nerdeeee, anneeeee diye bağıra çağıra götümü gösterdim eşek kadarken anama, dedeme. zeytinyağı manyağı babaannem dur zeytinyağı sürek yavrım ya da çamur mu sürsek diye kendi içinde ikileme düşerken sonunda çamura karar kılıp bi güzel götü sıvazladıydı çamurla..

uçaklara karşı fobim var. ne yükseklik ne ölüm. sinüzit yüzünden ben ne kadar havalanırsam burnum o derece ötüyo. bildiğin yukarılara çıktıkça viyk viyyk diye ötüyo.

şantiyeye adımımı attığım ilk gün ayağıma çivi battı. lan tetanoz aşısı oldu muydum diye düşünürken adamın teki yat, vurdurcaz dedi. inşaatta sikecekler sandım. neyi vurduruyon bilader sen deyince, çıkar pabıçlarını, çorabını, kanı akıtcaz, vurdurman lazım ayağını dedi. koca değneği alıp, ayağıma ayağıma geçirdi herif. başka biri geldi, durumu söyleyince vurdurdu mu dedi. iyice aksın diye bi de o vurdu. ayağın şekli şemali kaydı..

velhasıl kelam, ben dünyaya gelmiş en şansız en bahtsız insanım galiba. doğumumdan bu yana bütün cenabetlikler beni buluyo. 3. senemde üniversiteyi kazandım, 6 sene, yaz okulu ve tek dersle anca bitirebildim. 2 kere işe girdim, ilkinde 15 gün çalışıp, çıktım, diğerinde 1 gün çalışabildim.. itin öldüğü yerdeyim.. servis yok sana dediler.. mal gibi kaldım istanbul'un göbeğinde. hala iş arıyorum. ama bu gidişle iş bulsam yaptığım binalar çöker.. zaten yapamam da.. evlensem ya kadın erkek çıkar ya da hiçbi şey çıkmaz.. şizofreni olduğumu öğrenirim.. bu gidişle benden de zaten bi bok olmaz. bizimkiler beni kesin cenabet yaptılar. zaten herkes öyle oluyo da. babam kesin şükür namazı falan kılmadı. bana da gusül neyin tutmuyo galiba. kendimi mi yaksam.. ölsem mi naapsam..? onda da arafta kalırım amına koyiim..
(real eyes realize real lies, 11.12.2012 14:17)

+25 əjdaha

2. başlıq: türk insanının sanata ve spora bakışı
entry : ilkokulda çok hızlı koşardım ben. ilçeler arası yarış yapılacaktı, öğretmenlerim gidip annemden rica ettiler, takım kurulacak oğlunuz da olsun diye. annem "terler bizim oğlan üşütür" dedi göndermedi beni. bakışa bak amk. işte çocukken terlemeden koşmayı becerebilseydim şimdi alkolik olmazdım belki.

22.10.2012 15:51 ~ 15:56 kizil sakal

+23 əjdaha

165. başlıq: yatakta bana kant diye bağır diyen hegelci kız
entry:
dirty talking seven kadınlara bayılırım. hayatı sınırlarında yaşamayı, farklı deneyimleri tatmayı ve yeni ufuklara yelken açmayı düstur edinmişimdir.

odtü sosyoloji bölümünü bu yaz bitirmiş, limon memeli ve tahta popolu da olsa entelektüel birikimyle beni etkilemiş, narin, kemik gözlüklü, kıvırcık saçlı sempatik hatun ile geçen hafta sözlükte tanıştım.

hatun sevimli, seksi değil. ama hegel konuşabiliyoruz, wittgenstein'ın zırvaları hakkında hem fikiriz, engels ile ilgili çatışmalarımız olsa da yapıcı bir bağlamda tutabiliyoruz.

vegan mutfağına hakim olduğumu söyleyip, "sana vegan burger yapmamı ister misin evde, bol nohutlu" diye bir öneride bulundum. dün eve geldik, vegan menümüzü bitirdik, tuvaletlere gittik tabii o kadar lifli gıda boşaltımı hızlandırıyor. kız tam bir hegel hastası, ben de müdahale etmiyorum. henüz genç ve heyecanlı.

bir centilmen olduğum için detayları vermeyeceğim ama gecenin sonunda onu o 45 kg ağırlığı ile kucağımda buldum, öpüşüyoruz. ayıp olmasın diye memelerini de okşuyorum ama sanki harun abinin memeleri gibi. hatta harun abinin daha büyük.

yatağa geçişimizle hatunun gözleri belerdi, göz bebeği küçüldü ve:

"saçlarımdan çek ve "kant" diye bağır bana" dedi. inanılmaz bir kan akışı ve heyecan eşliğinde ona defalarca "sen kantçısın" "sen aslında tam bir kant perversin" "hegel'in diyalektiği tam bir çöp ve bunu sen de biliyorsun seni küçük adi gizli kantçı" diye bağırdım.

çığlıklar, multiple orgazmlar eşliğinde yatağa yığıldık. bir süre tavanı izledik sessizce.

hegel ve kant büyük adamlar.

+21 əjdaha

7. gecə gecə yarmışdır;

başlıq : yaran başlıklar
entry:
(baxma: 50 karakter az değil bence adam olana yeter de art)
(baxma: bakir olmadığı için babasının boğazını kesen kız)
(bax: bak kimi veriyorum deyip tekrar kendi konuşan deli)
(baxma: çalarsa annemdir mesajsa turkcell'dir)
(baxma: emniyet kemeri ucuyla bira kapağı açmak)
(baxma: resim yollanan hatundan bir daha haber alamamak)
(baxma: ders notunu parayla satıp parasız eğitim istemek)
(baxma: isa'nın son yemeğini yemeksepeti'nden söylemesi)
(baxma: amerikan bayrağı yakarken dumandan ölen pakistanlı)
(baxma: dear god make everyone die amen)
(baxma: lionel messi'ye fotoğrafını çektiren taksici)
(baxma: dedenin ölümüyle ortamın game of thrones'a dönmesi)
(baxma: evlenirken düğünde imperial march çalınması)
(baxma: göz göze gelinen hamamböceğine son bir şans vermek)
(baxma: baba ben bu gece erkek arkadaşımda kalacağım)
(baxma: ikinci meşrubatı isteyebileceğini farketme yaşı)
(baxma: amının şifresi olsa 1234 olurdu)
(baxma: ameliyattan helva yiyerek çıkan doktor)
(baxma: bakir erkeğin sevişme anındaki endişesi)
(baxma: kondisyon bisikletini geri geri sürüp kilo almak)
(baxma: otoban kenarında ebegümeci toplayan yurdumun cefak)
(baxma: size versem beni nefessiz sikersiniz)
(baxma: pipo içerken züppe entel damgası yemekten çekinmek)
(baxma: eski kafalıyım diyerek namazı kudüs'e göre kılmak)
(baxma: very big cat you)
(baxma: süper tatlı maşallah acayip uslu)
(baxma: pencereden bakınca tank görmek)
(baxma: lazer epilasyon esnasında süper kahramana dönüşmek)
(baxma: le cola'nın formülünü açıklayıp ciddiye alınmamak)
(baxma: mario aşağı düşünce yaşanan hüzün)
(baxma: gülümseyerek güneş gözlüğünün sapını ısıran kadın)
(baxma: pele mi daha iyi maradona mı)
(baxma: çok bad bir situation'dayım)
(baxma: regl olmuş mağara kadını)
(baxma: slm cnm nbr asl pls ltf tsk ok kib opt by sie aq)
(baxma: amerikan filmlerinde psikopat resimler yapan çocuk)
(baxma: cm'deki oyuncuları gerçek hayatta görmek)
(baxma: ya pardon başlık nerden açılıyo biliyomusun)
(baxma: 23 gg entry ile uçurulmayan yazar)
(baxma: otobüste bir tek ben mi kaldım lan bakışı)
(baxma: ablanın kaç yaşına gelirse gelsin bööden korkması)
(baxma: japon yemek çubuğuyla sivrisinek yakalamak)
(baxma: sevgilisinin götüne bakarken heyecandan ölen adam)
(baxma: ingilizce bir fiile etmek ekleyip türkçeleştirmek)
(baxma: bacaklarıma mı bakıyorsun sen)
(baxma: akasya durağı'nda figüran olursun inşallah)
(baxma: hayali arkadaşlar tarafından dışlanmak)
(baxma: halay çeke çeke sovyet sınırına sızmak)
(baxma: düğünde geline yaklaşıp akşam yarrağı yedin demek)
(baxma: ben prensim o çamura girmem diyen kurbağa)
(baxma: gözüyle görmediği charles darwin'e inanan ateist)
(baxma: oruç tutan panda)
(baxma: aynı anda 3 kızın hoşlandığı erkek olmak)
(baxma: there is no place like 127.0.0.1)
(baxma: oynarken düşen çocuğun ağlamadan önceki bakışı)
(baxma: sen aşırı derecede sevimli bi şeysin)
(baxma: sıkıntıdan patlayan yanardağ)
(baxma: ay matrix çok yakışıklı)
(baxma: beni siksinler yeter ki seks olsun)
(baxma: karanlıkta kilise orgu çalan çıplak bülent ersoy)
(baxma: fantastikus insanus sendromu)
(baxma: now we are getting somewhere)
(baxma: seni sikmemle sonuçlanacak bir sürecin başındayız)
(baxma: eğlence var lan koşun gelirken de çekirdek getirin)
(baxma: come to the dark side we have cookies)
(baxma: seni sikerim yaa çok tatlısın)
(bax: fuck me like there is no yesterday)
(baxma: yeşil yandıktan sonra en erken korna çalma rekoru)
(baxma: a.m.k kılıcı)
(baxma: abd-bdp-ptt-chp-ttnet-mhp-khk-kktc ittifakı)
(baxma: bim'e baym demek)
(baxma: market kasiyerinin prezervatifi görünceki tripleri)
(baxma: ^o^)
(baxma: fillerin seks hayatı)
(baxma: herkes çıplakken sikine ilk kez yaprak takan adam)
(baxma: akvaryumda bütün gün anlamsızca dolanan balık)
(baxma: istanbul'a gelir gelmez kötü yola düşmek)
(baxma: türk toplumundaki ice tea düşmanlığı)
(baxma: turşu.exe)
(baxma: hocam çok derin seviyorum inşallah)
(baxma: ben kısa konuşmayı seve)
(baxma: lihtenştayn hava kuvvetleri)
(baxma: sınavda ikinci kağıdı isteyip iki boş kağıt vermek)
(baxma: iyi ki varsın cnm)
(baxma: aman tanrım diyen imam)
(baxma: aşk bu kızılötesi yaralı müzesi hareket edemem)
(baxma: özel bir şirkette mail forward'lıyorum)
(bax: lanet olası federaller)
(baxma: 20 kişilik serseri grubunun sevgiliye laf atması)
(baxma: uçabilen uçak gemisi)
(baxma: daniel faraday ile tutamıyorum zamanı)
(baxma: uçabilen uçak gemisi)
(baxma: denizler altında nerden baksan 20 bin fersah)
(baxma: hızlı kilo vermek zayıflatıyor)
(baxma: hititlerin çorumlulaşarak yok olması)
(baxma: 45 dakika boyunca geri geri giden otobüs)
(baxma: aşk değil bu sanki normandiya çıkartması)
(baxma: lütfen kötülemeyin karmam düşüyor)
(baxma: ilk buluşmaya 2 tl ile gelen erkek)
(baxma: bana da bir bardak su)
(baxma: naber demeden iyiyim demek)
(baxma: geceleyin kendilerini kaybeden iett şoförleri)
(baxma: kristal cola'nın hikayesi)
(baxma: yan yatarak üzüm yiyen roma imparatoru)
(baxma: ankara'da denize sıfır satılık daire)
(baxma: öyle bir terk edilmek ki demet akalın olmak)
(baxma: drogba'yı orduspor deplasmanına götürmek)
(baxma: oynama mikrop kaparsın)
(baxma: charles darwin imam hatip lisesi)
(baxma: ilk buluşmada bütün ekmek döner yemek)
(baxma: başörtüsü takıp ful makyajlı gezmek)
(baxma: recep tayyip erdoğan'ın mavi ekran verdiği an)
(baxma: programcılar için yemek tarifleri)
(baxma: köpeklerin son dediğini anlamadım hareketi)
(baxma: tek sorunumuz bu mu adamları)
(baxma: duşta şarkı söylerken pitbull'un düet yapması)
(baxma: volkan demirel'in güneş kalkanı)
(baxma: ercan taner'in küçüklüğü)
(baxma: yanlış otobüse bindikten sonra utanıp inememek)
(baxma: patates.gov.tr)
(baxma: kötümser konuşup aksini işitmeyi istemek)
(baxma: adres tarif eden kişiye tekrar rastlamak)
(baxma: türkiye'nin san marino ile savaş halinde olması)
(baxma: c c# php mysql java oracle css javascript bilmek)
(baxma: oruçlu insana porno uydu kanalı sinyali değmesi)
(baxma: ufuk-hai)
(baxma: olaya bir de şu açıdan bakmaya ne dersiniz)
(baxma: çok iyi de oldu çok güzel iyi oldu tamam mı)
(baxma: google'dan aratıp askeri üs bombalamak)
(baxma: fuck her like a champion)
(baxma: kim jong-il'in ölümüne üzülmeyen kuzey koreli)
(baxma: x hayvanat bahçesinin bir konuğu var bugünlerde)
(baxma: yesterday's nouns are verbs today)
(baxma: berberde batının güzel yanlarını aldırmak)
(baxma: otobüste sniper'la vurulmuş gibi yatan tipler)
(baxma: porno seyrederken ekrandaki yansımadan tiksinmek)
(baxma: unutulan ismi çaktırmadan öğrenmeye çalışmak)
(baxma: ulaşım araçlarında tam para verme mutluluğu)
(baxma: para aşkı satın alamaz ama şansı arttırır)
(baxma: ay'a inince ilk adımı karşıdan bekleyen kız)
(baxma: atatürk yaşasaydı dünyanın en yaşlı insanı olurdu)
(baxma: birelli takvimi)
(baxma: havaalanı çıkışı mars'tan gelmiş gibi kasılan tip)
(baxma: ölürsem beni bahçemdeki ıhlamurun dibine gömünüz)
(baxma: arabadan bir ses geliyor adamları)
(baxma: porno sitelerdeki gereksiz kategoriler)
(baxma: upuzun mesaja kısacık mesajla cevap veren kız)
(baxma: o eteği giyersen ben de bacaklarına bakarım bakışı)
(baxma: istediğin kadar tazyikli su sık korkma sönmez)
(baxma: mario'nun kezban peşinde koşarak ömrünü harcaması)
(baxma: kestirme yol ümidiyle girilen çok esrarengiz yol)
(baxma: kimsin ve bizden ne istiyorsun)
(baxma: internette tanışılan kişiyle ilk telefon konuşması)
(baxma: elektrik kesilince hep birlikte aaa demek)
(baxma: bir kadını akıl hastasına dönüştürme rehberi)
(baxma: tüp bitince deviren pil bitince ısıran adam)
(baxma: aniden bir kelime söyleyip bir şeyler anlatmak)
(baxma: nirvana dürüm evi)

+18 əjdaha

8. (baxma: şehir efsanesini kendi yaşamış gibi anlatmak)
acı olay.

hiç unutmam, arkadaşlarla kerhaneye gittik, ilk gidişimiz hatta. soyundum ben, sadece çoraplar kaldı ayağımda. kadına "çorapları da çıkarayım mı" dedim, "risk budur" dedi kadın. "why not" dedim, yattım bunun üstüne. "dur yavaş" dedi, sandım ki benimki büyük geldi, kadın acı çekiyor. n'oldu dedim, "ya dün gece bi müşteriye gittiydim, sabah küvette uyandım" diye anlatmaya başladı. aha dedim, böbreği yeni çalınmış kadını becermeye çalışıyorum, yazık günah lan dedim ve sordum: "böbreklerin ikisini de mi almışlar?" tersledi, ne böbreği lan dedi. gece küvet fantezisi yaptık, uyuyakalmışım, her tarafım tutuldu, dedi. o arada, kerhanenin önünde yediğim tatlıların (ne olur ne olmaz diye 3 tane yediydim) horoyinli olduğunu anladım. benim kafa dönmeye başladı. hatunu öptükçe horoyin dudak yoluyla ona da geçmiş. biz beraber uçmaya başladık. derken kerhaneyi polis bastı. kız bakire dediler. orospu kız nasıl bakire olur, anlamadım dedim. götümüzden kan aldılar bizim oracıkta. kamil'den daha çok aldılar ama. neyse çıktık, sokakta bi çiçekçi çingene kadın, zorla çiçek satmaya çalıştı bana. kan alınan göte iyi gelirmiş. lan dedim, skerim çiçeğini de seni de dedim. kocam sksin seni, dedi. o arada hava kararmış. durakta beklerken bi tane genç kız yaklaştı, adres sordu. adresi tarif ettim, gitti. duraktaki adamlardan birinin okuduğu gazeteye göz ucuyla bakarken ne göreyim hamına koyim! az önce adres soran genç kız meğer dün öldürürlmüş. aynı kıyafet, aynı saç, aynı kanlı surat. kanlı surat? hasiktir!.. otobüs geldi o anda. kalabalıkla birlikte otobüse binmeye çalışırken baldırımda ince biz sızı hissettim. arkada orta yaşlı bi kadın, bacağıma soktuğu şırıngayı gösterdi ve "aramıza hoşgeldin" dedi. aids'li iğneymiş. aids oldum ben napıcam diye düşünürken akbilimi kerhanede unuttuğumu fark ettim. cüzdanımı makineye yaklaştırıp ağzımla "düüürüüt" yapıp akbil sesi çıkardım. şoför "senin ben evveliyatını skeyim" diyerek itti kapıdan dışarı. kafam kapıya sıkıştı. şoföy amca şoföy amca dedim...

12.11.2012 11:45 nikim yok benim

+19 əjdaha

87. başlıq: bas gitarın çok gereksiz bi enstrüman olması

entry:15 yıllık bas gitaristlik hayatımda geçen yıl doğruluğunu anladığım durumdur. şöyle ki, taksim (baxma: dorock) barda düzenli sahne aldığımız zamanlardan birinde, judas priest'ten painkiller çalıyoruz. baya da iyi yardırıyoruz parçayı normalde. ancak alkolün etkisiyle sanırım, bu sefer ben parçanın daha girişinde mavi ekran verdim. parçanın hangi nota ile başladığı konusunda bile bir fikrim yok. beyin olmuş tabula rasa. lan dedim bittik. sonra aklıma geldi, olm rezil olacağına kapat potanstan gitarın sesini, çalıyormuş gibi yap. ama nasılım a dostlar, görmeniz lazım...yılların air guitarcılarına taş çıkaracak hareketler yapıyorum. bir davulcuya gidiyorum şekil yapıyorum, bir seyirciye gidiyorum gitarı biralarla tokuşturuyorum falan. insanlar gazdan ölecek.

arkadaş, grup arkadaşlarım da dahil, biri de çıkıp demedi ki aga bu nedir? lan bildiğin çalmadım parçayı, kimse anlamadı. tebrik falan aldım hatta milletten. orada anladım ki, boş işler bunlar. o zamandan beri jamiroquai falan çalıyorum daha çok lan. nasıl travma yarattıysa artık...

+16 əjdaha

128. valla ilişki dediğimiz olguyu insanlara "paylaşım" değil de "savaş-yarış-maç skoru" olarak gösteren sülük medya ve popüler kültür sağ olsun. daha önce yazmıştım

(baxma: kadınlardaki bende de olmalı hastalığı/@hatasizcoololmaz)

şu an gezegen üzerindeki yegane güç akışı nedir? paradır. bize yedirilen şu düzende bir şey paraya çevrilebildiği ölçüde değerli midir? ne yazık ki öyle.

şimdi facebookundan tut-tweeterına-spam reklamından tut-cnbc-e dizilerine bütün bu sisteme bu gözle bir daha bakın her şey netleşecektir.

erkeklere "ne kadar çok kadını yatağa atarsan o kadar erkeksin!" algısı dayatılıyor. daha 15 yaşında delikanlılara dan bilzerian-survivor taner,turabi,yarabi,hilmicem,aybilemicem-manken kızlara grup dalan futbolcular vb. erkekler "idol" olarak tanıtılıyor ve bundan çok ciddi paralar kazanılıyor.

bugün 20 yaşındaki bir delikanlıya insanlık tarihiyle ilgili çok temel bir şey sorsanız (mesela tarih ne ile başlar? antibiyotiği ya da kuduz aşısını kim bulmuştur gibi) cevap alamazsınız ama pahalı araba markalarını-sexy mankenleri-ps oyunlarını sorsanız soluksuz sayar.

kızlara "ne kadar çok erkeği kul köpek edersen o kadar güçlüsün! senin bir vajinan var bu her şeye yeter! vajinan olduğu için saraylarda yaşayabilirsin! kim kardashian gibi popon olsun dünya senindir!" algısı dayatılıyor.

daha 12 yaşında adet görmemiş kızlar bu tarz benim-yemekteyiz-kürekteyiz tarzı karşındaki insana ne kadar trip atarsan o kadar yüceltildiğin yarışmalara maruz kalıyorlar. yetmiyor depresif analarıyla beraber akşam meyve tabağı eşliğinde üstlerine kürekle leş türk dizisi atıyorlar! hem de tonlarca!

ve bunun sonunda ne oluyor?

erkek "ne kadar çok kızın içine girersem o kadar mükemmelim!"
kadın "ne kadar çok erkeği hayran bırakır-köpek edersem o kadar mükemmelim!"

düşüncesiyle yaşıyor. bu dünya görüşü neyi tetikliyor? tabiki tüketimi! avm ler neden hınca hınç dolu?
yiyecek ekmeği zor bulan adamın elinde neden iphone var?
neden genç kızların tek derdi zengin koca bulmak ya da internete yüklediği resmine gelen beğeni sayısı?
neden delikanlılarımız arabesk rapçi iğrenç apaçilere evrildi?

bu sürdürülebilir bir sistem değildir. toplum olarak cinnete doğru sürükleniyoruz! tahmin edilenden çok daha kısa bir süre içerisinde bu sistem kendi canavarlarını yaratacak ve bu canavarlar sistemi yok etse bile kalan düzgün insanlar bu sefer canavarlarla savaşmak zorunda kalacaktır.

...

(c) hatasızcoololmaz

+14 əjdaha

144. başlıq: 2016 azerbaycan gp

"bir ülke düşünün ki hiçbir şey üretmiyor(türkiye üretim konusunda yanında endüstri devi gibi kalır o derece) .tek geçim kaynağı petrol.onun da fiyatları düşünce ciddi ekonomik krize giriyor dolar neredeyse iki katına çıkıyor.bankalar borçluların direk gırtlağına yapışıyor insanların hiçbir güvencesi yok ayda komik maaşlara çalışıyorlar.sen napıyorsun açlıktan ağzı kokan bu memlekete formula 1 organizasyonu düzenlemeye kalkıyorsun.üstelik ülkende bu yarışları takip eden bir avuç kitle bile yok.insanlar fakirlikten fahiş fiyatlardaki biletleri alamıyor.sen hala geçen yıllardaki organizasyonlara olduğu gibi dev yatırımlar yapmaya devam ediyorsun.neymiş ülkeni güzel gösterip imaj tazeleyecek turist çekeceksin.bak güzel kardeşim ne avrupalısı ne asyalısı ne başkası gelmez o kutu kadar ülkeye.ne tarihi eserlerin var ne dünyayla kıyaslanıcak doğal güzelliklere sahipsin vs.boş masraf halkına acı".

+16 əjdaha

163. ən bəyənilən deyil prosta cırıldım gülməkdən -* -*
çekinmeden olduğu gibi davranan birinin sevgilisini nasıl etkilediğine dair gülümseten bir olay
ilk defa evime gelecekti. o aralar da şimdiki gibi mutfakla az çok aram iyiydi. gel sana yemek yapayım dedim. tavada biftek, makarna ve fırında sebze yapacaktım. bir gün önceden pasta da yapmıştım. malzemelerle birlikte şarap da aldım ve gelmesine yakın girdim mutfağa işe koyuldum.

normalden biraz erken geldi. o esnada makarna pişiyordu, biftekleri kızartmak üzereydim ve fırında sebzelerim vardı. bilgisayardan kaliteli bir müzik açmış, artistlik olsun diye de tezgaha bir kadeh şarap koymuş, arada bir içiyordum. "böyle de lord bir insanım, yemek yaparken bile şarap yudumlar, müziğimi dinlerim" mesajı vermekti amacım. kız evi gezip kediyi falan sevdikten sonra yardım etmek için mutfağa geldi. ben o gelene kadar heyecandan iki üç kadeh falan şarap içmiştim. bayağı bayağı mutfakta şarabı gömüyordum.

sonra bir an geldi. bir yandan fırından sebzeleri çıkartıyorum, bir yandan makarnayı süzüyorum, bir yandan da biftekleri çevirmem gerek. bir an geldi... kendimi o kadar mutfağa kaptırdım ki bir büfeciye dönüşüverdim ve biftekleri çevirmek için kullandığım maşayı tabağa çıkırt çıkırt vurarak "biyron biyron biyroooooonn" diye haykırdım. hızımı alamayıp "biyorsanlar efendim et var tavuk var biyroooooooooooon" diye devam ettim. kendimi durduramıyordum. stresten patlama yaşamış, şarabın ve maşanın da etkisiyle bir dayıya dönüşmüştüm.

bir ömür gibi gelen beş saniyelik sessizliğin ardından ikimiz de dağıldık. sevgilim olayı "off ya slk şey" modunda bir tepkiyle karşıladı. o ana dek hiç bu kadar yakınlaşmamıştık belki de. resmen maskemi çıkarmıştım, çırılçıplak karşısındaydım artık. "ben aslında bu adamım" demiştim. ben "biyron" demekten zevk alan o adamım.

iyi ki de demişim.

"işte o çocuğun adı aynştayndır" klişesi olacak belki ama sonra o kızla karı-koca olduk biz. ve ben ne zaman mutfakta hararetli bir şekilde yemek yapsam maşayla "biyron biyron biyrooooon" diye bağırıp evi çınlattım. o da her defasında ilk kez duyuyormuş gibi güldü.

demem o ki gençler, özünüzü gizlediğimiz maskelerden sıyrılın ve içinizdeki büfeciye karşı koymayın. çıkacağı varsa, bırakın çıksın. inanın hayat daha iyi akacak.

+16 əjdaha

120. unutulmayan garip arkadaşlar
hayatında tanıdığın en acayip 10 insanı listele deseler (ki hiç demediler niye desinler zaten ben kimim ki .s .s) kesinlikle yazarım oğuz'u. kendisine olan duygularım sadece unutamamak da değil, şaşkınlık, hayret hepsi var. oğuz benim üniversite yıllarında yurt arkadaşımdı. uzaktan bakınca dünyanın en sıradan insanı gibi görünen oğuz yakından tam bir manyaktı adeta.

oğuz'un iddialara karşı da zaafı vardı. bir keresinde halı sahada maç yaparken "gol atarsam halı sahanın tel örgülerini tırmanıcam" demişti, gülüp geçmiştik. fakat golü atınca tellere tırmanmaya başlayan oğuz yaklaşık 4 metre tırmandıktan sonra düşmüş ve hiçbir şey olmamış gibi maça devam etmişti. biz de gayet normal bir şekilde devam etmiştik. insan oğuz'la yaşayınca hiçbir şeye şaşırmamaya alışıyor sanırım. sonradan kolunun çatladığını öğrenmişti oğuz. biz yine şaşırmamıştık. oğuz'a "sen x yapamazsın" demek en tehlikeli şeydi. sırf bu yüzden elinde tıraş köpüğü sıkarak, üzerinde bornozla bornova turu yapmıştı, yangın tüpünü yüzüne doğru boşaltmıştı oğuz sırf yapamazsın dedikleri için.

oğuz nüdizme inanan bir insandı çoğu zaman. bazı zamanlar "vuhuuuu" diyerek dal taşşak televizyon salonuna gelir. biz ise sadece bir tebessüm ederdik. allahım oğuz'la yaşamak hayata karşı o kadar duyarsızlaştırmıştı ki bizi. bir kere yurt sahibinden "git altına bi don mon bi şey giy" diyerek tartaklanınca odasına gidip tanga giyip tekrar gelmişti aşağıya ve biz yine sadece gülmüştük. oğuz'a gülmekten başka ne yapılabilirdi ki?

oğuz'un en büyük problemi ise telefonlarlaydı. oğuz telefonu ağzına sokuyordu sık sık. evet ağzına sokuyordu lan bildiğin oral seks yapar gibi telefonu ağzına sokup çıkarıyordu durup dururken. hatta kimi zaman telefonla konuşurken karşıdakine "bir saniye deyip telefonu ağzına sokup çıkardıktan sonra konuşmaya devam ediyordu.

oğuz'un telefonlarla ilgili bu problemi sadece ağzına sokmakla da kalmıyordu. telefon ekranlarını başparmağını hayvan gibi bastırmak suretiyle kırıyordu. hayatı boyunca 25-30 telefon kullandığını, hepsinin de ekranını kırdığını söylerdi. nokiaların ekranının kırılırken çıkarttığı sesi hiçbir telefonda bulamadığını o yüzden hep nokia tercih ettiğini, en kötü sesin ise samsung'da olduğunu o yüzden hayatta samsung kullanmayacağını hatta ve hatta kendi telefonlarıyla da yetinmeyip birkaç kere yeni tanıştığı insanların telefon ekranlarını kırdığını ve bu yüzden çok dayaklar yediğini kan donduran bir soğukkanlılıkla anlatmıştı bana.

tüm bu manyaklıkları o kadar normalleştirip güzel sunmuştu ki adeta normal bir hayatın böyle olacağına inandırmıştı oğuz beni. ta ki bir gece uyurken gözlerimi açtığımda oğuz'u nokia telefonumun ekranını kırmaya çalışırken görmeme kadar. uykumdan uyanıp "napıyon lan amına koduğumun manyağı" deyip telefonumu elinden alınca oğuz birden 1.katın penceresinden aşağı atladı. hasiktir adam öldü lan galiba diye aşağı koştuğumdaysa oğuz sigara yakmış oturuyordu ve yine tüm soğukkanlılığıyla bana dönüp hayatımda unutamayacağım o cümleyi söyledi.

- naber?

adam gece gece benden gizli telefon ekranımı kırmaya çalışırken yakalanınca 3 metreden aşağı atladı ve ben yanına gittiğimdeyse bana dediği şey; "naber?". işte ben o "naber"i duyunca anladım işte artık o yurttan, oğuz'un yanında gitme vaktim geldiğini.

amına koyduğumun manyağı oğuz. seni hiç unutmadım oğuz, seni niye unutamadım oğuz? naber oğuz?
yazar: (baxma: life is drunk)
not: ses vermemeyivizi xahis eliyirem. basqasinin entrysidi. emek hirsizi kimi hiss eliyirem ozumu. bilirem hami oxuyannan sonra imenni axrinci mamentinde gulur.

+12 əjdaha

68. başlıq: göt

yazılarında ‘göt’ kelimesini açık açık kullandığı için mahkemeye verilen can yücel, mahkemedeki sözlü savunmasını ‘ne diyeyim hakim bey? bizim köyde göte göt derler’ diye bitirir, ancak öncesinde bir de fıkra anlatır mahkemede. (can yücel bu davadan beraat etmiştir.)

bir köyde ateşli bir hasta vardır,
kasabaya doktora getirir hastayı
köylüler. koca devletin koca
doktoruna. doktor hastaya fitil verir
ve köye döndükleri gibi hastaya fitili
anüsten vermelerini söyler köylülere. köylüler tabi ‘ tamam
doktor bey’ deyip köye giderler.
köydeki herkese sorarlar, en
bilgelere bile, ama kimse anüs ne
demektir bilemez. bu nedenle bir
türlü ilacı da veremezler hastaya. hastanın durumu da gitgide
kötüleşmektedir. bunun üzerine
köylü, doktora, koca devletin koca
doktoruna telefon etmeye karar
verir ama kimse buna yanaşmaz. ne
cüret değil mi doktoru arayacak bir köylü.. neyse durumun vahameti
üzerine muhtar aramayı kabul eder.
bütün köylü toplanır santrale,
muhtar arar, ‘biz ne yapacağımızı
bilemedik doktor bey’ falan der.
karşıdan doktor bir şeyler söyler. muhtar döner arkasına: ‘makattan
verin dedi doktor’ der. yine tüm
köye sorarlar, komşu köylere
birilerini yollayıp sordururlar falan
ama makat ne bilen yoktur yine.
hasta ise gitti gidecek, ateşler içinde kıvranıyor bayağı. ihtiyar meclisi
toplanır. son çare, doktorun bir kez
daha aranmasına karar verilir. yine
kimse aramak istemez doktoru.
nihayetinde yine biri kandırılır,
telefonun başına geçer, ama bir yandan söylenmektedir: ‘çok kızacak
doktor,çok! ‘ diye. sonunda telefonu
açar, durumu anlatır, doktor bir
şeyler söyler yine. telefondaki köylü,
yüzü allak bullak, arkasını döner:
‘ben çok kızacak demiştim size; götüne sokun dedi’.

+11 əjdaha

140. başlıq: barva'nın bedelli askerlik parasını topluyoruz

entry: onun yerine seks ve seyahat dolu başka bir teklifim var:
(baxma: siktir git)

+13 əjdaha

19. hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları

babam saf adamın tekiydi. köyde doğmuş, daha emmeye doyamadan anası ölmüş. onu babası takip etmiş, babam el kadar çocukken hem öksüz hem yetim kalmış; zalım yengesinin zulmü altında inim inim inleye inleye abisinin yanında büyümüş. eli mala tutacak yaşa gelince de sürmüşler bunu istanbul'a; ha babam inşaatlarda önce amelelik, sonra ustalık yapmış. yirmi yedi aylık askerlikten sonra gelmiş köye, almış anamı. bu kez taze gelini zalım eltinin yanına bırakıp kendisi tekrar istanbul'un yolunu tutmuş. bir iki sene çalışıp o zamanın behrinde yedi bin lira biriktirmiş. söylediğine göre o parayla bayrampaşa’daki altıntepsi’nin yarısı alınabiliyormuş. aklı erenlerden çok akıl veren olmuş o dönemde; ‘'gel bak, buralar sonra çok değerlenecek, sana şurdan bi arsa alalım’’ diye ama babam dinlememiş. gitmiş köye, o zalım yengenin, o hayın eltinin, o mezarında ters dönesi ırısbının yanıbaşındaki dandik bir evi satın almış o parayla. güya annemi zalimin zulmünden kurtaracak. lan sen kimsin ki elti ile aşık atıyon dingil? elti dedin mi şöyle iki adım geri çekilip iyice bi düşünecen lan. hatta bu elti denen yaratığın şerrinden kaçmak istiyosan iki adım da yetmez; mümkünse araya bi köy, bir nahiye, ne biliyim bir kaç vilayet falan koyacan. ben şöyle imkânı olan bi lider falan olaydım ordularımın en elit birliklerini eltilerden teşkil ederdim misal. bunlarda öyle bir hırs, öyle bir merhametsizlik, öyle bir gözüdönmüşlük oluyor ki abicim, özel kuvvetler yanında bok yemiş. sal düşmanın üstüne, iki dakkada analarını sikip geri kalanları intihara sürüklemezlerse ben de bişi bilmiyom amına koyiim. ırak’ta bizim bordo atkılılar yerine bu eltilerden müteşekkil bir birliğimiz olaydı, o çuvalı o amına koduğumun amerikalılarına pazen don niyetine giydirirlerdi allah canımı alsın.

neyse işte, saf dediydik babama, onu anlatmaya çalışıyom. bir yıl dayanmışlar annemle elti zulmüne, sonra da al atını sikiyim tımarını diyip o kadar parayı gömdükleri evi bırakıp önce ankara’ya, ankara soğuk oluyor da inşatlarda çalışılmıyor diye bir iki yıl sonra da istanbul’a göçmüşler. nihayet eltiden kurtulmuşlar ama sefalet diz boyu. adam ömrü boyunca gün yüzü görmedi. ev yapmaya uğraştı her birimize, her dairede borçtan harçtan anası sikildi. o inşaat senin bu inşaat benim derken bir yevmiyenin ardında çürüdü gitti bedeni. biz de okuyoruz ayaklarıyla adama destek olup da bi rahat ettiremedik son demlerinde.

ölmeden bir kaç yıl önce mezun oldum okuldan. hemen işe de başladım. fena da değildi maaşım, evli de diilim henüz. ama gençlik var serde. ah ben o gençliğin amına koyiim. gerçi koydum zaten. yaramı deşmeyin, yoğusa aldım hızımı bah, sizin de amınıza korum. (buraya bi özür cümlesi ekleriz bilahare.) gençliğimizi sikertirken paranın da amına koyuyoz o dönemlerde hacı, orospulara yedirdiğimiz parayı anama göndersem iki apartıman daha dikerdi dinime imanıma. gariban adamın karnı aç gönlü tok olur, babam da bi günden bi güne arayıp da para neyin istemedi benden. o istemeyince ben de sandım ki eskiden cukkaladığı paraları yiyor. halbuki ne cukkası la, adam hâlâ onun bunun yanında mala sallayıp duruyor. emekli maaşı bile o öldükten sonra bağlandı anneme.

bir gün hangi dağda kurt öldüyse aklıma geldi; ‘’şu babama az biraz para gönderiyim’’ dedim. yatırdım parayı adına, aradım annemi: ‘’anne’’ dedim, ‘’babamın adına falanca bankaya şu kadar para yatırdım, gitsin alsın.’’ babam da yanındaymış, nasıl sevindiler nasıl nasıl sevindiler var ya, sanki biri onlara dünyaları bağışladı. ‘’ne kadar yolladın?’’ falan diye de sormadılar, zaten onlar için önemi de yoktu. beş kuruş da olsa onları düşünmem yeterliydi. yani öyle olmalı, öyle midir ki ne biliyim?

babam hemen tek başına çıkıp bankaya gitmiş. çekmiş parayı. çok büyük bi meblağ diildi zaten. hatırlamıyom bile şu an kaç lira gönderdiğimi.

aradan bayaa bi zaman geçti. izin aldım, istanbul’a gittim. akşam bütün horanta toplandık, yemekten sonra çaylar geldi, oturuyoruz işte sohbet muhabbet felan. anam durup dururken bi kıkırdadı. ortada gülecek bişi de yok. hemen dükkanı kontrol ettim. it’s ok. no pırablım. ‘’ne gülüyon gıı gendi gendine, anlat bahıyım?’’ dedim. ‘’bu senin saf baban n’aaptı biliyon mu?’’ dedi. babama döndüm, gözleri yerde. ‘’n’apmış, di bahıyım?’’ didim. babam anneme kaş göz işareti yapıyo ‘’anlatma!’’ diye.

babam o parayı gönderdiğim gün çekmiş parayı, koymuş cebine. bankadan çıkıp da eve doğru gelirken birbirleriyle kavga eden üç kişi çıkmış önüne. güya birbirlerine al takke ver külah yumruk yumruğa girişmişken babamı almışlar ortaya. tezgah tabi hepsi. bankadan çıkınca takip etmişler. o hengamede babam daha ‘’n’oluyo lan?’’ bile diyemeden çekmişler cebindeki az önce bankadan çektiği bütün paraları.

annem bunu gülerek anlattı anlattı, sonra dedi ki:’’baban tam bir hafta ağladı.’’

+10 əjdaha

47. başlıq (bax: facebook)


entry-
sağ taraftaki mesajlaşma şeysinde yukarıda yakın arkadaşlar çıkıyor ya hani, sık mesajlaştıkların. altta da daha fazla göster var, online olanlar görünüyor. benim daha önce hiç mesajlaşmadığım bir kız sağ tarafta en üstte duruyor. online da değil kız. lan bu iş nasıl oluyor nasıl oluyor diye düşündüm anlayamadım. sonra bi kere online yakaladım kızı. konuşacak bahane de buldum lan ne güzel yardırayım dedim.

-selam. senle de hiç konuşmadık ama online olmadığın halde sağ tarafta en üstte karpuz gibi çıkıyorsun bende hep -*

arkadaşlar size bir sır vereyim. kız söyledi bana da sonra hesabı dondurdum zaten hemen. 1 sene falan girmem artık. adını aratıp, profiline sık uğradığın insanlar çıkıyormuş orda (eğer konuşmuyor iseniz). kızın profilinde yatıyodum ben. en sonunda kırıcam bu facebook'u. kıza söylerken kendimiz çıktık karpuz gibi ortaya.

edit: bende de baktıklarım üstte çıkıyor diye mesaj atan da oldu, kız seni yemiş bence diyen de oldu. hava çok sıcak ve ortada yalnızca bir tane karpuz var. karpuz savaşları başlasın.

+13 əjdaha

127. başlıq: cephede sadece robot askerlerin savaşacağı gün
entry: eger iki ordu da robot askerlerden olusacaksa güzel bir gündür.
hangi ülkenin olursa olsun cephede ölen askerler o ülkenin yoksul cocuklaridir.
sonuçta boşu boşuna ölmüş olmazlar.
hatta iki ordu da komple robotlardan olusacaksa bence aslında savaşa da gerek yok. ıki ülkenin baskomutanlari karşılıklı counter strike oynasın. oyunu alan savaşi da kazanmış olsun.
hem maliyet düşük olur hem kimse ölmez.

#57652504 11.01.2016 19:14 ~ 19:58 auriel···

+13 əjdaha

77. başlıq: prison break

entry: michael scofield adlı kahramanımız,erkek kardeşinin bir komploya kurban gidip hapse düşmesinin ardından onu kurtarmak adına hapse girer.inşaat mühendisi olan bu arkadaş,hapishanenin planlarını bilmektedir,dizaynı da kendisi yapmıştır.bu planları da vücuduna dövme şeklinde kazıyarak kardeşini kurtarıp dışarı çıkmak için mükemmel bir plan hazırlamıştır.fakat unuttuğu bir şey vardır;

hapse girmeden önce gusül abdesti almamıştır...

edit: basqasinin entrysinin saheserim olması egomu yerlə bir etdi.

+9 əjdaha

1. bəzən 3 günlük səssizliyin ardından əzələlər ağrıyana qədər güldürən;

başlıq: internet explorer 10
entry: (bax: geldi yine tipini siktiğimin)
22.10.2012 00:06 bobinhoo


bəzəndə düşündürən;
başlıq: facebook
entry: herkes ekranın başına oturmuş, çılgınlar gibi sevilmeyi bekliyor..
22.10.2012 01:03 bagkur emeklisi piskopat ninja

entrylərdir.

+10 əjdaha

141. onlarda evlenmek:

-flört, birlikte yaşama
-ailelerin tanışması ya da önceden tanış olmaları
-nikah, ardından aile ve dostlarla küçük bir kutlama
-maddi durum elveriyorsa güzel bir tatil (hayır ter kokan garsonların rus turistlere yavşadığı beş yıldızlı oteller değil)
-normal hayata dönüş

bizde evlenmek:

-anadan babadan gizli saklı flört
-kızın konuştuğu çocuğu itiraf etmesi, kavga gürültü
-söz
-kavga (söz gününe eltinin iştirak etmemesi)
-nişan bohçası (kekoluk+masraf kapısı+damat bohçasından çıkan pijama ipekli değildi diye kavga)
-nişan alışverişi (elin kadını sana don sütyen alıyor sanki incir yaprağıyla geziyormuşsun gibi)
-kavga (alışverişte görümce suratını sarkıttı)
-nişan (büyük masraf kapısı)
-kavga (takılan bilezikler yeterince kalın değildi)
-kavga (oğlanın kıza bayramda getirdiği keçinin boynuzundan pekmez akmadı)
-ev düzmece (kalantor, tipsiz mobilyalar, stor perdeler, fakir geçmişin acısının orta-üst sınıfa yakınsanan minimalist mobilyalı, ankastre mutfaklı şeylerle giderilmesi, 30-100k arası masraf tahminimce)
-düğün (devasa masraf kapısı)
-kavga (görümce düğün günü kırık beyaz elbise giydi)
-kavga (kaynana bir şey takmadı)
-kavga (gelinliği straples olsun isteyen gelin, muhafazakar kayınpeder engeline takıldı ve bolero giymek zorunda kaldı)
-balayı (ter kokan garsonlu, yılışık animatörlü, fakir rus turistli tatil köyünde, en aşağı 10k)
-kavga (kayınvalide yeni evli çiftin evinin anahtarının kopyasından yaptırmış)
-kavga (kayınpederin masraf yaptım gerekçesiyle takılara el koyması)
-kavga (koca işten dönünce sığır gibi yatıp önüne yemek bekliyor)
-kavga (kayınvalide evleneli bir ay olmasına rağmen yemeğe çağrılmadı diye bozuk attı)
-kavga (kayınbirader cep telefonu dükkanı açmak için ağabeyinden borç istiyor)
-kavga (kızın kardeşi eve çöreklendi, otel gibi kullanıyor)
-borç harç (düğün masrafı, eşya borcu, taksitle gittikleri balayı masrafı, aldıkları sıfır aracın masrafının üstüne ev kredisinin bellerini bükmesi ve evliliklerinin ilk beş yılını bu borçları ödeyerek, diğer beş yılını da tüp bebek tedavisi ve sonunda kavuştukları tüylü ve bıyıklı mira bebeğin masraflarını karşılayarak geçirmeleri)

allah mesut etsin.

+8 əjdaha

147. tanım: intihar açıklamasıdır.

kanka, hayat senin. onu kaybettiğinde kimse senin için üzülmeyecek. bir günlüğüne medyaya haber olursun, akşamında kimse seni hatırlamaz.

ama bak, savaşmayı seçersen ne olacak...

ailemi küçük yaşta kaybettim. kalan akrabalarım bana kalan devasa mirası iç ettiler. 18 yaşımı bitirdiğimde bakmak zorunda olduğum beceriksiz bir anne ile varoşlardaki izbe bir evde, önümüzdeki ayın kirasını nasıl öderim diye düşünürken buldum kendimi.

zengin arkadaşlarım benimle varoş diye alay ederken, girmediğim delik, çalmadığım kapı kalmayana kadar iş aradım. girdiğim iş için her sabah 5'te uyanıp otobüsle saatlerce yol aldıktan sonra ulaştığım maslaktaki plazada patronlarım, müdürlerim benimle varoş diye alay edip mobbing uygularken, gece yarısına kadar köpek gibi çalışıp ailemin kirasını ve masraflarını ödedim.

dünya günü 24 saatte biterken ben bir günde 48 saat çalışarak üniversiteyi bitirdim.

zenginken bana aşık olan kızlarn hepsi götüme tekmeyi bastı. beraber olduğum bütün kadınlar, fakir olduğumu anlayınca beni aldatıp terk etti.

ömrüm bütün dünya tarafından ezilerek, emeğimin hak ettiğinin yarısına, çeyreğine çalışarak işten atılmamak için dua ederek, köpek gibi yaşayarak geçti. hiç kimseye aşık olamadım, hiç kimseyi sevemedim, hiç kimseyle arkadaş olamadım, ailemden tiksindim, kadınlardan tiksindim, insanlardan tiksindim. katillerin, uyuşturucu satıcılarının arasında uyumak zorunda kaldığım yıllarım oldu, orospularla ilişki yaşadım, dünyadan tiksindim. ama elime fırsat geçtikçe insanlardan kaçıp yalnız kalabileceğim fırsatlar yarattım. hayvanlarla arkadaş olup onların karşılıksız sevgisiyle kendimi şarj ettim. dayanma gücü buldum.

40 yaşıma yaklaşırken zar zor, ite kalka biraz durumumu düzelttim, insan gibi yaşayacak bir hayat kurmayı başardım.

18 yaşımdan 40 yaşıma kadar her günümü intihar etmeyi düşünerek geçirdim, gerçi hala da bu düşünceden vazgeçmiş değilim. kimsenin bedenimi bulamayacağı ve acısız, ağrısız şekilde nasıl ölebileceğimi planladığım 50 tane detaylı intihar planım oldu. hiçbirini gerçekleştirmedim.

senin hayatın elbette kimsenin hayatına benzemez ama kendini içinde yaşadığın kabustan çıkmak için fırsatlar aramaya odaklamadığın sürece, intihar tek seçenek olmayı sürdürecek.

madem bir evin var, iyi kötü iğrenç tencereni dolduran bir ailen var, onların sunduğu fırsatı basamak olarak kullan, geceleri kulaklığını tak, kavgaları duymazdan gel ve kendine fırsat yarat. iş bul. tuvalet temizlemek bile olsa, bir iş ve gelir seni kendine getirecek. işinde çalınşırken, daha iyi işler için başvurularını yap. uyuma, okulunu bitir. annen için hastanede beklerken, notlarını aç sınavına çalış. tuvalete girdiğinde derslerini çalış. gece herkes uyuduğunda yorganın altında derslerini çalış. sabah otobüste notlarına bak. işyerinde yorulduğunda saatini kur, 15 dakika tuvalette uyu. 15 dakikalık uyku seni 2-3 saat dinç tutar. insan vücudunun bu gizli sırrını, kendi lehine, haftalarca uykusuz çalışmak için kullanabilirsin. ben böyle üniversite bitirdim.

lükslerden, kredilerden, taksitlerden, iphone'lardan uzak dur. eninde sonunda o kabustan çıkacak maddi güce ulaşacaksın.

yapılamaz diye bir şey yok, kendim de dahil yapan çok insan tanıyorum. magazin prgramlarını, tvleri seyretme, onların pompaladığı yalan hayatlara inanma. kendi hayatına ve kendi hedeflerine odaklan. hayal kurma, gerçekçi ol. gerçek hedeflere odaklan.

her şekilde şu anda içinde olduğun şartlardan çok daha iyi bir yaşamın olacak.

bu fırsatı intihar ile harcarsan yazık olur. intihar fikri, teoride ve düşünsel olarak insanın kendine gelmesi adına yararlı olabilir.

intihar edebilecek kadar dibe düştüğünü hissettiğinde, kaybedecek hiçbir şeyin kalmadığını fark ederek karşına çıkan her fırsatı değerlendirir ve yeniden doğrulursun.

madem şimdi intihar aşamasına geldin, bu fırsatı kullan ve ayağa kalkmak için fırsatları aramaya başla.
10.10.2016 02:20 ~ 02:42 mavi tavuk

+10 əjdaha

114. başlıq: yatakta kendi kendine düşünürken lafın lafı açması

entry: televizyon, müzik gibi herhangi bir dışsal sese maruz kalmadığınız zamanlarda yatağınıza girdikten sonra başınıza gelen elim olaydır. elimdir çünkü bu düşünme ve lafın lafı açması sürecinin ucu bucağı yoktur. saçma sapan bir ilk konu üzerinden kendinizle yaptığınız geyik çok ayrı yerlere gidebilir. "ulan keşke bugün o herife şöyle deseydim, lafı soksaydım" dersiniz ve kendi kendinize bir diyalog yazarsınız, sonra o diyaloğun son cümleleri size başka bir fikir verir ve başka bir konuya dalarsınız, derken kendinizle evrimi, bilginiz yetiyorsa kuantum fiziğini tartışabilirsiniz derken halısahada kaçırdığınız gol aklınıza gelir, tuttuğunuz takımın transfer politikalarını eleştirebilirsiniz, yeteneksiz addettiğiniz futbolculara küfreder, kaderinize lanet edersiniz. bir iki dakikalığına teknik direktör olursunuz ve genellikle tribünlere oynarsınız. sonra birden kendinize gelir ve uyumalıyım diye düşünürsünüz. uyumalıyım diye düşündüğünüz vakit bu defa da uyumak zorunda olunca uyuyamamak sorunu baş gösterir. işiniz iyice zorlaşır.
yazar: sushiolmayireddedenjaponbaligi···

eyni başlıqdakı digər entry: yemin ediyorum ismi taylan olanların esmer yavşak olmasından sonraki en harika tespit.

gözyaşları içinde kenara not ediyorum bunu. "uykusuzluk problemini biraz açar mısın?" diyen zerrin özer gözlüklü dingil psikiyatriste aynen bunu dicem. hala anlamazsa tutar pencereden aşağı atarım fularlıyı. deliyim nasılsa hapis mapis yatmam.

teşekkürler.
yazar: venusteki limon agaci·

+9 əjdaha

123. gerdek gecesi çok saçma değilmi?
insan en mutlu gününde sikilirmi aq.

+9 əjdaha

27. (baxma: çocuklar çirkin olmasın diye güzel kızla evlenmek)

benim güzel kadın arayışımın temelinde mantık bu. yemin ediyorum şekilci bi insan değilim lan. anlatamadım yıllardır şunu kızlara. "sadece tipe bakıyosun çok iğrenç, senin gözünde sadece güzelim, bu mu" gibi sorular sorarak kendilerini aşağılanmış hissettiklerini belirtiyorlar. kendim için bi şey istiyosam namerdim bak. çok netim bu konuda. ben bitmişim, burdan köye yol olmuşum aldığım tepkilerle, yaşadığım olumsuzluklarla.

ama benim yavrum, benim evladım. eğer gidip bırak çirkin bir kadını, ortalama bir kadınla evlensem bile, öyle bir şeye benzeyecek ki. allah esirgesin ya. off hayal ettim bi an, hayır hayır. lan hani "insan çocuğuna kıyar mı" falan diyorsunuz ya. bu işte. kıyamıyorum lan. ben istemiyorum çocuğum şekilsiz bi piç olsun. hani doğurup konteynere falan bırakıyolar ya, ben eğer kendim gibi bi kadınla evlenirsem 15 sene sonra çocuk "baba hadi yaptınız baktınız olmamış çöpe ataydınız bari" demez mi. bilenmez mi bana? işten gelince "geldi yine tipini siktiğiminin" diye açmaz mı kapıyı?

ben bile bi kere bütün cesaretimi toplayıp babama, "senin yüzünden hep. tipe bak. daha yakışıklı olabilirdim. annem fena değil, ama sen, tipe bak, töbe estafurullah, lan. tipe bak. neyse demiyom bi şey. saçın dökülmese bari. benim de dökülcek senin yüzünden. keltoş. off tipe bak." demek istedim de "şu tuzu uzat lan" deyince bütün atmosfer bozuldu.

benim çocuğum benim gibi olmayacak. amına koyacak ortalığın. bi kolunda merve, bi kolunda ahu. önünde dilara. bi ona, bi ötekine. ötekinden sıkılıp berikine. bunun için sana ihtiyacım var güzel kadın. kendim için değil, ne istiyosak çocuklarımız için. saçımı süpürge ettim ben hep.

+8 əjdaha

143. hayatın erkeklere güzel olması
iyi okullarda oku ki iyi para kazanabilme imkanın olsun, kazan, biraz daha kazan, o kız senle evlenmez biraz daha, daha da, askerliğini yaptın mı sen? o zaman iş yok sana veremli herif siktir git, askere git, gerekirse öl, geri gel, tekrar düzen tuttur, araba al, kredi çek! evi ne yaptın evi? sen erkeksin uzun süre çalışabilirsin akşam 9 da çık!, öyle bıkkınlık yok ne biçim erkeksin sen! gelirken yoğurt al, hediye al, sigara içme!!!, annemgiller gelecek! bu akşam başım ağrıyo olmaz, niye bana öyle baktın?, yemeğe çıkar beni, ilk adım senden gelsin erkeksin sen!, hala iyi para kazanıyor musun? posanı çıkardık! otur kenarda ölmeyi bekle!
işte bu kadar kolay ve bir o kadar zevkli.

+7 əjdaha

49. yaran facebook durum güncellemeleri:
"elma dersem sev, armut dersem gel, avakado
dersem mal gibi bakarsın dimi amına koduğumun
fukarası avakado mu gördün.".

+7 əjdaha

50. başlıq-askerlik

bu yazıyı genellikle yazlık sitelerde görülen, torunlarıyla oynayan, mangal yaptığı zaman kokar deyip komşusuna da ikram eden, terlik-şort kombinasyonu giyen şeker mi şeker albay ismet amcanın içeride nasıl bir canavara dönüştüğünü anlatabilmek için yazıyorum, zira askerlik yapmadan önce benim haberim yoktu. mal gibi gittik öyle. abdullah başçavuşuma selamlar.

kazan görevlisiydim ben. kalorifer-er olarak geçiyordum. sıfatım buydu askerde, sıfatıma tüküreyim. kalorifer er ahmet. sonra onbaşı olduk o ayrı. sabah herkes 6'da kalkarken ben 5'te kalkıp kazanı yakıyordum. sonra boktan boktan işlere sürüyordu beni komutan. tekrar kazanı yakmak gerektiğinde yine gidiyordum. bazen hiç iş olmuyordu bırakıyordu beni orda. 10 saat falan tek başıma orda kaldığım zamanlar oldu. kazan da her yerden boru geçen, rutubetli, köpek bağlasan durmayacak bir yer. beni koydular durdum. o kadar canım sıkılıyordu ki yere yakın geçen boruların üstünden bir o tarafa bir bu tarafa üstünden geçerek oyun oynuyordum. kazan çalıştığında çıkardığı gaz da uyku getiriyor, ayılıp ayılıp bayılıyorum.

yine günlerden bir gün kozalak toplamaktan gelmişiz. kazanıma geldim. birazdan kazanı yakıcam ter içinde kalmışım hele bi soluklanıyım yeğenim diyorum. sandalyeme oturmuşum müthiş rutubetli ortamımı kokluyorum. bayıldım bayılıcam yine. birden bi ses geldi, bi baktım kazanın kapısında bir şey belirdi. şöyle bir baktım. içeriye doğru hareketlendi. noluyor lan dedim. sırtını, boynunu eğmeden, sadece bacaklarını bükerek, adeta harmandalı oynayarak içeri bir şey girdi. dedim bu normal bir şey olamaz, sıçtık. çünkü benim boyum 1.70, eğilerek giriyorum buraya. bu nasıl bir adamdı ki 1.82 boyuyla eğilmeden harmandalı oynayarak girdi. adam resmen "ben eğilmem" diyor. böyle bir şey olabilir mi lan. sonra bir baktım ki kendisi alay komutanı.

şimdi alay komutanı ne demek kısa bi örnek veriyim hemen. alaya ilk geldiğimizde gördüm bir defa. 500 kişiye seslendi, sağol dedik bağırdık. daha sonra bir kere de kantinin ordan geçiyordum. 3 tane asker bir yere çömmüşler sandviç yiyorlar, kola içiyorlar. bir tane asker "alay komutanı geliyor, alay komutanı geliyor" diye koşa koşa önlerinden geçti bunların. siktir lan dediler. sonra baktılar ki adam 100 metre rekoru kırıyor, ellerindeki sandviçleri havaya attılar, koşarak uzaklaştılar. ben de bunları görünce olum noluyor lan deyip kazana doğru kaçtım. kutu kolaları falan duvar kenarında bırakıp sandviçleri havaya attılar diyorum bak.

şimdi bu adam benim naçizane kazanıma harmandalı oynayarak girdi. arkasında yaveri, arkasında yarbay, iki tane binbaşı, bir tane yüzbaşı. üsteğmen dışarda kaldı bak. yer kalmadı ona içerde. yemin ediyorum kaçacak yerim olsa kaçardım. yan tarafta 2 m yükseklikte, 1 metre genişlikte üç tane kazan var. bir de uzun ve ince bir koridor var. alay komutanı arkasına adamlarını da almış yaklaşıyor. sanki kalorifer onbaşı ahmet'i tek başına alamayacakmış gibi adamlarını toplamış gelmiş bir de. insaf insaf. sıkıysa teker teker gelin. aramızda 5 metre mesafe vardı ilk girdiğinde. bana yaklaştıkça aramızdaki mesafeler onun boyuna ve enine ekleniyordu sanki. alay komutanı dibimde bittiğinde şimdi yalan olmasın boyu 6 metre, eni de 3 metre vardı. tekmil verdim falan ama hala şaşkınım.

lan koskoca alay komutanı kazana niye geliyor? bir kere askerin biri "sen bize sıcak su vercekmişsin komutan söyledi" dedi. asker dediğin yalancıdır. sıcak su verdirtecek pezevenk bana siktir lan sen git komutanın gelsin dedim. yarım saat geçti, komutanı geldi sonra. uzun dönem misin kısa dönem misin dedi. kısa dönemim deyince küfür yemekle savuşturdum olayı. yoksa dayağı yemiştik. ben ne bileyim lan adamı senin yolladığını. ama teğmendi gelen komutan. ve o bile kazandan içeri girmedi. öyle boktan bi yer, kapıdan dışarı çıkardı beni orda küfretti.

denetlemeye gelmişmiş güya alay komutanı beni şimdi. hep hayalimde bir kafe işletmek vardır benim. merkezi bir yerde kafem olsun. o an o kadar istedim ki "yer kalmamış kardeş içerde. başka zaman artık" demeyi. ya da bir barım olsun, "hayırdır beyler 6 tane sap gelmişsiniz ne iş? damsız almıyoruz birader." demeyi. iş işten çoktan geçmişti. hepsi girmişti içeri. hayır, bunların hepsi aynı binada oturuyor zaten, alay komutanlığı binası. değer mi lan benim için toplanıp buraya gelmeye. çağırsanız gelmez miydik? normalde bunların herhangi biriyle karşılaşmamak için o binanın önünden geçmiyodum ben.

askerlikte şöyle bir şey oluyor, başçavuş ağzına sıçıyor senin mesela. başçavuş bi kusur işlediği zaman üsteğmen geliyor onun ağzına sıçıyor. sen diyorsun ki başçavuş bana neler etti, başçavuşa bunu yapan bana neler yapmaz? bu katlanarak gidiyor ve onun son halkası alay komutanı. altıma sıçıyorum lan korkudan. ilk sorduğu soru:

-komutanın nerde mehmetçik

bende kafa gitti. ben kendimi hep ahmetçik diye düşünmüştüm. mehmetçikmişim meğerse. bir de komutanın nerde diyor. her yer taksim, her yer komutan. nereye baksam yıldız görüyorum dalmışlar kazana, komutanın nerde diyor. şaşırtmacalı soru mu soruyor napıyor diye düşündüm ağzımdan salya akarak, hepiniz komutanımsınız dedim. her birinizin yeri bende ayrı. anneni mi daha çok seviyosun babanı mı? komutanı seviyorum. en çok komutanımı... ruh halim berbat, yatcaz kalkcaz yatcaz kalkcaz hop ordayız ama şafak atmıyor.

sonra meğer benim takım komutanımı soruyomuş, sakin sakin böyle sordu cevap verdim. daha sonra ne iş yapıyordun sen önceden dedi. o siktiminin kazanında düşünecek çok vaktim oluyordu. önceden eğer yüksek rütbeli bir komutan ne iş yaptığımı sorarsa, "askerim komutanım" diye bağıracaktım. serde 300 spartalıdan biri olmak var. what is your profession. spartaaaa! hoşuna gider diye düşünmüştüm. gitmedi. sen uzun dönem misin yoksa dedi. bu çocuk okumuş olamaz dedi, geri zekalılığıma parmak bastı. daha sonra kazanda mesela bu niye böyle diyor. yarbay bir paragraf not alıyor, binbaşı 3 paragraf, yüzbaşı 1 sayfa not alıyor. adamın tek bi cümlesinden. elimde kalem kağıt olsa bu rütbe sıralamasına göre onbaşı halimle kitap yazmam gerekiyor. nasıl stres olmayayım ben.

daha sonra sandalyeme oturdu çekmeceleri karıştırdı. en son çöp kutusuna baktı ağzına kadar dolu. benden önce kazanda duran kısa dönem pezevenk ağzına kadar doldurmuş çöp kutusunu, boşaltmamış. 10 kg falan çöp var. ben de orayı hiç kullanmadım çöpüm olduğunda günlük olarak attım dışarı. baktı şöyle bir alay komutanı. nereliydin sen dedi. izmir dedim. cümleye bak hiç unutmayacağım:

"sana da yazıklar olsun izmir'e de yazıklar olsun."

askeriyede mantık; biri suç işledi mi cezayı herkes çeker de, koca izmir'i gömdü lan adam çöpü atmadım diye. oha dedim. annemi babamı arayacaktım kaçın tanklar geliyo diye. sonra sevindim ben biraz açıkçası. lisede bile öğretmen kızınca sınıftan atıyor, askerim ben orda. alay komutanı yazıklar olsun demiş sadece, bence iyi kurtardım falan dedim. askeriyede komutanların askerlere seslenme şekilleri var, değişmez. ben birkaç örnek vereyim:

acemilikte tuğgeneral 3000 kişiye seslenirken: evlatlarım! yavrularım!
alayda alay komutanı 500 kişiye seslenirken: mehmetçikler! vatan evlatları!
yarbay, binbaşı: evladım, oğlum
yüzbaşı, üsteğmen: oğlum, lan
teğmen: asker (bu daha acemi, akademiden yeni çıkmış)
.
.
.
uzman çavuş 10 kişiye seslenirken: napıyosunuz lan sikikler? (keyifli anında sesleniş biçimi bu)

şimdi durum böyleyken alay komutanı yazıklar olsun dedi ama, ben gerisini hesap edemedim. rütbeye göre çıkarken yediğim küfürleri hayal et, algoritma yukarıda. 2 gün kendime gelemedim. arkadaşları arıyorum ankesörlü telefondan:

-hee tamam var mı diyeceğin bi şey
+nerdesin sen
-izmir'de
+yazıklar olsun sana. yazıklar olsun piç. hüseyin nerde?
-o da izmir'de?
+ona da yazıklar olsun. allah hepinizin belasını versin.
-noluyo lan?
+sus lan kapat tamam bi boktan haberin yok. çöpü atın çöpü.

+8 əjdaha

52. başlıq - sigarayı bırakmak

bir haftayı geride bıraktım. nikotin bandından mıdır bilmiyorum ama hic sıkıntı çekmedim. bantı 2 ay öneriyorlar ama yarın takmayacağım. sıkıntı olur gibi olursa takacağım. şimdilik her sey iyi gidiyor.

geleceğim nokta ise şu. sigarayı bırakınca yemeklerin tadını daha iyi alıyorum, rakı daha güzel gidiyor, sabah yorgun kalkmıyorum, seks çok daha zevkli falan diyenlere sesleniyorum. tam olarak ne zaman oluyor lan bunlar? bende hiç degisiklik yok! hayır yeniden başlamam bu yüzden ama umduğum gibi olmadı yani. bulgur pilavı aynı bulgur pilavı, kolonya aynı kolonya. seks zaten yok.

gelişmeleri aktaracağım, çok da s.kinizdeymiş gibi. bu arada seks ne zaman oluyor hakkaten?

https://eksisozluk.com/entry/32062199

+7 əjdaha

88. başlıq houston we have a problem

-hello i.t.
-houston we have a problem!
- have you tried turning it off and on again? -* -* * öldüm

+7 əjdaha

137. başlıq: milli istihbarat teşkilatı

entry: muhtemelen interneti, ekşi sözlük'ü filan ülkeyi takip ettiklerinden daha çok takip ediyorlar, vatandaşlık görevimi yapayım.

abi ankara'da patlama oldu, bi bakın isterseniz

yazar: we fucking played great the whole season

+8 əjdaha

41. ankara metrosunda öpüşme eylemi
"öpüşülcek kişiyi de yanımızda mı getirmeliyiz yoksa oradan mı verecekler öğrenmek istediğim eylem. eğer yanımızda getireceksek ne anladım ben öyle eylemden, olsa zaten öpüşürüm."

+8 əjdaha

36. kim milyoner olmak ister'de eski sevgiliyi aramak

fırsat bu fırsat gerçekleşebilecek eylem. üstelik arada kenan ışık abi var telefonu da kapatmaz.

-evet 1 milyon tl'lik soru için telefon jokerini istediniz. kimi arıyoruz?
+arzu kaplanoğlu
-kimdir arzu kaplanoğlu?
+kendisi eski sevgilim... param yok diye terketmişti beni.
-anlıyorum..

akabinde sorunun cevabı bilinip, kıza "ben sadece sana 1 milyon tl kazandığımı bizzat bildirmek için aramıştım ama o parayı rüyanda görürsün" denerek telefon kapatılırsa çok karizma olur.

+6 əjdaha

42. (baxma: anne ile diyaloglar)

kpss tercih dönemi:

-antalya yazcam
+antalya çok sıcak olur
-eskişehir yazcam
+eskişehir çok soğuk olur
-istanbul yazcam
+istanbul çok kalabalık olur
(acayip acayip bakmaya başlıyorum artık)
+ayrıca istanbul'da deprem olur. ölürsün
-eee tamam bilecik yazıyorum.
+bilecik mi? bilecik... bilecik'te ne olur bey?
^bilecik'te ne olur ne olmaz. yazmasın orayı da.
+evet bilecik ne olur ne olmaz.
-ne olur ne olmaz mı?
+olmaz yani.

+7 əjdaha

12. ingilizce dersinde teacher teacher diye hönkürmek

ortaokuldaki ingilizce derslerinde parmaklarını sağa solla hızla sallayıp tepinerek söz almaya çalışan öğrencilerin "teacher!! teacherr!!" diye hönkürmesi durumudur..

"teacher" ne lan?!?

mistır diceksin, misis diceksin, bilemedin en kötü sör diyeceksin..

teacher: what is the capital city of turkey?
ciandio:misis, misiss, miss!! miss!!...(kedi çağırır gibi çıkıyo ses ben bile kendimi zor duyuyorum)
mustili: teeaaacherrr, teaaacherrrrrrr!!!
teacher:yes mustafa?
mustili: it's ankara teacher..
teacher: well done mustafa!! and what is the bitki örtüsü of akdeniz?
ciandio: misiis, missis, miss, miss :(((((
mustili: teeeaacheeörrr!!!! töööchööörrr!!! (hayvanın ağzının içinde sauron'un gözünü görür gibi oldum birden, isilduuur diyip dalasım geldi)
teacher: yes mustafa?
mustili: maki, teacher!
teacher: ohh yeah mustafa!! ohh yeahh..say my name..who is your teacher? say my name!! ohhh...
ciandio: mis..ühü..
22.11.2006 11:06 ciandio

+5 əjdaha

106. nutella yiyip uludağ limonata içerken bir yandan da lost izleyip sandalyeden düşmek. az bir şey ezel az bir şey de behzat ç.'yi takip edip zirvelerde mutluluk tabloları yayarak tüm entry'leri ofislerden girmek.
kadın iseniz eğer çıt kırıldım, erkek iseniz kendinizi seks tanrısı sanmak.

ama öyle değil, hem de hiç değil. gece olduğunda, herkes kendi inine çekildiğinde gri bir ekrandan medet ummak ekşi sözlük yazarı olmak. hem de ne medet ummak, biliyor musunuz? bilmiyorsanız da kendimden anlatayım;

küçükken cam kenarına oturup yoldan gelip geçen arabaları sayardım. ve o arabaların plakalarının hangi harfle başlayacağı konusunda tahminde bulunmaya çalışırdım. neden? çünkü canım sıkılırdı. neden? çünkü yalnızdım. hiçbir şeye ve hiç kimseye ait değildim. kendime bile değildim.
belki büyüyordum, yeni bir şeyler öğreniyordum, içinde bulunduğum kurum (o zamanlar aile) her türlü ihtiyacımı karşılıyordu ama hiçbiri gerçek değildi. hiçbiri hem de. bana gerçek gelmiyordu en azından. bu kadar yalanın içerisinde ben nasıl gerçek olabilirdim peki?

tek bir hacker'ın sözlüğü hack'leyip yok etmesi karşısında ne olur durumum şimdi? ya da durumumuz? buradan tanıştığımız insanları çıkarsak ya hayatlarımızdan, ne kalıyor geriye? gerçekten ne kalıyor? bu soruya dürüstçe cevap verip hayatının muhasebesini kaç yürekli erkek/kadın yapabilir?
kaçımız yüzleşebiliriz kendimizle?

internet tek gözlü bir deccal ve hemen hemen her şeyi yutma ve hazmedip yok etme kapatisesine sahip. bunların en başında da yaklaşık 100 yıldır elde ettiğimiz, korumaya çalıştıklarımız var.
bunlar tamamen yok olduğunda ne olacak?

internet bilgi çöplüğü aslında. ki şimdi bir şeyi tam manasıyla öğrenmemize gerek yok. çünkü google her şeyi biliyor. şimdi hiçbir şeyin gerçeğini yaşamamıza da gerek yok. çünkü her şeyin sanalı var. aşkın, seksin...

iyi de, robot değiliz ki biz. canımız yanabiliyor hala. kaybetmemek için yırtındığımız bir insanlığımız kaldığını ıspat için can çekişiyoruz. şurada yazan en provakavatör troll'ünden tut en efendi yazarına varana kadar hepimizin derdi "buradayım, beni de görsenize" değil mi?

cevap yok. yuttuk o cevapları da. çünkü cevaplar rahatsız ediyor bizi. kendimizle çelişmek en son arzumuz. oysa koca koca hayatlar internet karşısında yok olup gidiyor. gerçeğini unuttuk dokunuşların, öpüşlerin. gülüşler bile "-*" işaretinde hapis. üzüntülerimiz ise ":(" işaretinde. insanlığımız ise aynen şu pozisyonda; ":o".

ekşi sözlük yazarı olmak, nutella yiyip uludağ limonata içerken bir yandan da lost izleyip sandalyeden düşmek(miş). öyle diyorlar. hmmm.

2#23017502 13.04.2011 00:59 ~ 02:46

(c) cennetten kovulan···

+8 əjdaha

18. kadın yazarlara daha çok nick altı yazılması

- nick altıma yazdığınız entry'i şimdi gördüm. çok teşekkür ederim, gerçekten çok memnun oldum böyle düşünmenize -*
- asıl ben teşekkür ederim. yazılarınız gerçekten çok iyi. siz bilmeseniz de ben epey eğleniyorum okurken.
- samatya mahallesi, 46. sokak, lale apartman, kat 3, daire 5. prezervatif almayı unutma.
- (herif daha adresi almadan çıkmış yola)

gerçekte olan:

- teşekkürler..
- rica ederim.. (iç ses: bu kadar mı amına koyim. bu mu yani. bi kuru teşekkür mü? insan iki meme yalatır. hiç olmadı umut aşılayacı bir şeyler söyler..)

+5 əjdaha

139. açık konuşucağım.

kızlar, biz erkekler aşık oluyoruz evet. biz gerçekten seve de biliyoruz. ama içimizde çok aşağlık bir cinsel dürtü var. bu çok açık. hayvansal bir his bu. size ne kadar bağlı olursak olalım, sizi ne kadar seversek sevelim, sizden ne kadar korkarsak korkalım eğer elimize fırsat geçerse başka kadınlarla gönül rahatlığıyla sevişebiliriz. bizim için önemli olan asıl sevgilimizin öğrenme ihtimali olup olmadığıdır.

biz öyle yavşağız ki mesela bir arkadaşımızın aldatıldığını duyalım siz yanımızdayken çocuğa köpürürüz "-karaktersize bak yaa şerefsiz" falan deriz. bunu yaparız. ama aynı fırsat bizim elimize geçse biz de aynı şeyi yaparız ki o sözleri söylerken de içimizden adam malmış ki yakalanmış deriz. aslında hiç kızmayız. mesela sizin çok samimi bir arkadaşınız vardır çok güvendiğiniz falan eğer bizimle tanıştırırsanız biz de ona kardeş gözüyle bakıyormuş izlenimi veririz, kanka falan bile deriz ama aslında mesela siz evde olmasanız ve kıza güvensek, sizin haberiniz olmayacağına da emin olsak sevişmekten çekinmeyiz. ahlaksızlık mı? evet. kabul. ama bu dürtünün ne kadar güçlü olduğunu tahmin dahi edemezsiniz.

hani etrafınızda mutlaka vardır. aaaay hilmi mi ay o asla aldatmaz kedi gibi ayol. veya babanız? çok sağlam adam dimi yapmaz öyle işler. asla yan gözle bakmaz. oğlum ben yıllarca melek taklidi yaptım melek. benim arkadaşlarım bile ne bok yediğimi bilmezdi. kız arkadaşım aaay o yok beee yapmaz öyle şeyler derdi. arkadaşlarım sen ya malsın ya gaysin niye bir şey yapmıyorsun derdi. gülüp geçerdim. -napim abi ben aldatmam derdim. bu işin raconu bu. babana bile güvenmeyeceksin mirim.
ama o etrafınızdaki süt dökmüş kedilerin önüne fırsat çıksın. bir görün. ne oluyor.

haa bak aklıma ne geldi, çok küçük bir örnek vereyim size. bir gün bir kafeye gittik kız arkadaşımla ve karşı karşıya oturuyoruz. yanımızda cam var ve ordan dışarıyı izliyoruz, sokağa sıfır bir yer yürüyenler falan bakabiliyor neyse bir hatun geçiyor hemen yanımdan etek yemin ederim kıçının hemen altında bitiyor ve muazzam bir fizik. kızı böyle saliselik gördüm ve içimden dedim ki oğlum eğer kıza bakarsan muhtemelen bizim hatun senin gözlerini kontrol ediyor olacak sakın bakma. kız geçerken ben masaya yemeklere baktım ve bir yandan da ağzıma ekmek tıkıştırmaya devam ettim.

hatun dedi ki
+oha kızı gördün mü?
-ne kızı? ne oldu?
+evet kız geçerken gözlerine baktım o tarafa bakmıyordun. bu huyunu seviyorum.

ben buna gülerim beyler, ben de geri zekalıydım kız geçerken kıza bakıcam sen de baktığımı göreceksin. ne yaptık? kendimizi sıkarak bir kızın kıçına bakmadık ve güven puanları topladık. bu iş böyle. o puanlar ilerde size rahatlık verecek gençler. eğer güven vermezseniz sıçarsınız.

ben eskiden böyle aldatmalara falan çok karşıydım. ama şimdi diyorum ki babam bile yapar abi. o soktuğumunun cinsellik dürtüsü çok başka bir şey ya.

aslında daha fazla kabalaşmak istemiyorum ama size açık konuşucam. ya yazıp yazıp sildim elim varmıyor. ama yazıcam. dur.

evet söylüyorum. bizim için tüm kız arkadaşlarımız sevişilebilirdir. sevişilebilitesi vardır. ve bomba bir şey daha söyleyeyim. bir kızla bir erkek asla ama asla arkadaş olamaz. bana sakın maval okumayın. bak bir kız bir erkeği sadece arkadaş olarak görebilir. bunu sanırım kabul ediyorum. çünkü ben kız değilim ve sizin iç dünyanızı bilemem. ama bir erkek bir kıza sadece arkadaş olarak bakamaz. evet çok iyi arkadaş olabilir, çok iyi anlaşabilirsiniz onunla. ama sadece bir şey deneyin, 4-5 duble rakı için ve ona samimi davranın, hafif kur yapar gibi davranın bakın bakalım o sevdiğiniz, kanka dediğiniz, dostum dediğiniz adam size ne yapıyor. ben söyleyeyim: sikertir.

oğlum yettiniz canıma ya. bunları konuşamıyor olmak ne kötü ya. biz hissediyoruz bunları. bu hisler var. kızlar bakın bunları bu kadar açık bir yerde bulamazsınız. çok ciddi diyorum. beni sözlükte tanıyan bir allahın kulu olsa yazmam bunları. bak tamam bir şeyi daha kabul etmek zorundayım. inançlı insanlar da var, allaha inanan, dinine bağlı vs. bak ben de inanıyorum ama işte neyse. bu tip adamlar gerçekten nefsine hakim olabiliyor. hee sanmayın ki canı istemiyor. bal gibi istiyor ama kendine mani oluyor. benim 31 çekmeyen arkadaşım var ya. ayrıca da daha hiç kimseyle sevişmemiş. yemin ediyorum lan. var yani böyle tipler. ama çok açık söylüyorum milyonda bir. sizin etrafınızdaki erkeklere şöyle kabaca bir bakın. oğlum içleri bok dolu lan. biz sevişmek için neler yapıyoruz siz biliyor musunuz? lan oğlum abaza değilim gayet normal bir adamım sakın yeni yetme yazıyor bunları demeyin. boş atıp dolu tutmaya çalışmıyorum. sadece şu siktiğmin cinselliğini, erkek kadın ilişkilerini biraz olsun anlayın lan.

diyorum ki mesela o çocuk bence senden hoşlanıyor, ayy mert mi? yok yaa sadece beraber çok eğleniyoruz. hay ben senin aklını sikeyim. lan tamam eğleniyorsun, sohbet ediyorsun tamam anlıyorum keyifli ama bir öp bakalım o çocuğu dudağından sana diyor mu yaa biz arkadaşız merve lütfen dur falan. hahah söylemesi bile komik.

bak şunu da söylemeliyim. hani aldatıyoruz diye sizi sevmediğimizi falan düşünürsünüz. sakın.
lan alakası yok ya siz gene bizim canımız, hayatta ki en kıymetli şeyimiz olabilirsiniz, bak olabilirsiniz diyorum olmaya da bilirsiniz sonuçta onu bilemem. ama biz şimdi o ihtimali konuşmayacağız. bugün gerçekleri konuşacağız. şimdi biz size deli gibi aşıkken başka bir kadınla yatabiliriz. ya evet bunu yapabiliriz ve bu yaptığımız şey size olan sevgimizi, saygımızı vs asla azaltmaz. bu yapılan şey çok hayvani bir duyguya engel olamamaktan ileri gelir. size gene el bebek gül bebek bakarız, sizin yeriniz ayrıdır. ama o sınır tanımayan cinsel dürtüyü lütfen hafife almayalım.

hasta falan değilim. gayet sağlıklı, arkadaşları, geniş bir çevresi olan biriyim. bunları burda anlatırken bile tedirgin oluyorum. onca kız arkadaşım var. of bu yazdığım birinin eline geçse yeminle sıçarım. düşünsene tüm kızlar şunu düşunecek, - lan biz herife arkadaş gözüyle bakıyoruz herif fırsat bulsa bizi sikecekmiş.
sikecek deyince aklıma geldi. çekecek diye bir şey vardır ya ayakkabıyı rahat giymek için kullanılır. benim çok samimi 2-3 arkadaşım bana "sikecek" derlerdi. mesela ben yokken sikecek nerde? sikeceği getirin, şu kıza bir sikecek alın falan derlerdi. gülünürdü.

neyse şimdi başka bir açıdan bakalım konuya. din, ahlak, toplum vs gibi faktörlerin olmadığını ilkel bir yaşam sürdüğümüzü farz edelim. o zaman ne olurdu biliyor musunuz? erkekler önüne gelen kadınla çiftleşmeye çalışırdı. çünkü erkeklerin doğasındaki yegane hedef bu. biz tohumlarımızı ne kadar fazla yere bırakırsak o kadar çoğalmış ve neslimizi devam ettirmiş oluruz. dişi ise şuna bakar; hangisiyle çifleşirsem beni daha iyi yaşatır, beni ve çocuğumu daha iyi korur, bize daha iyi sahip çıkar. evet kadın buna bakar. çünkü fıtratlarımız bam başka sizlerle. bakış açılarımız, yaratılışlarımız çok farklı.

bu kadar anlattım. ama inanın beni anlamanızı beklemiyorum sevgili kızlar. bunlar sizin kaldırabileceğiniz şeyler değil ki. o hissiyatı yaşamadığınız için size ziyadesiyle iğrenç gelebilir yazdıklarım. varsın gelsin. ama en azından aklınızın bir kenarında olsun. bunlar herkesin söyleyemeyeceği şeylerdir.

mesela şimdi düşüneceksiniz, oğlum hayatında cinsel olarak bir şey hissetmediğin hiç kız yok mu? tamam kabul ediyorum. var. ama çirkinler. onlarla sevişmem. çok iyi kanka olurum, zaman geçiririm falan ama ı ıh. sevişme olmaz. soruyu değiştirelim; hayatında güzel olupta bir şey hissetmediğin hiç kız yok mu? hayır. çok üzgünüm ama yok. onlarla da çok iyi arkadaş olabilirim taa ki onlar bana yeşil ışık yakana kadar. o ışık yanarsa gönül rahatlığıyla bir kız arkadaşımla sevişebilirim. hem de hiç duygusal bir şey hissetmeme gerek yok. sadece sevişirim.

çok yoruldum. daha yığınla örnekler geliyor aklıma ama. anlamayacaksınız biliyorum.

çözemediğim bir şey var ama. oğlum bu kadınlar ne ister ya? cidden.

ekşisözlük link

+5 əjdaha

124. başlık: titanic'teki rose türk kızı olsaydı olabilecekler

jack: i love you rose.
rose: ...
jack: rose.. please talk to me..
rose: suskunluğum asaletimdendir, her lafa verecek cevabım var, ama bir lafa bakarım laf mı diye
bir de söyleyene bakarim adam mi diye!!!
ve akabinde jack donakalır.

yazar: rudis

+5 əjdaha

89. başlıq: hecekondu

kelimelerle örülmüş duvarları. istersen maviye boyarım. ya bir zamanlar haramiler vardı sahi, ne oldu onlara?

yazmaktan başka bir imkanı olmayan birisiymişim. hece; sana kuracağım yeni dilin yapı taşı. ya bir esperanto var ama o biraz pahalı. hem ben öğrenemem, hem sen anlamazsın. iki olumsuzun bir olumlu etmediği bir yermiş arsamız.

bak şimdi yavaş yavaş yükseliyor bu kağıttan arsada sana doğru kelimelerim. iznim yok ama azmim var.
korkmuyorum hem duygu yıkım ekiplerinden. bak şimdi.

se-ni se-vi-yo-rum. (yıktılar)

yazar: kelimeler albayım

+8 əjdaha

157. uzun bir yazı oldu epey uğraştırdı ama aşk acısı çeken erkekler ve bu konularda henüz yolun başındaki erkekler için üniversitelerde ders niyetine okutulacak bir enrty oldu. dikkat okuduktan sonra kadınlara olan bakışınız değişebilir. (tanımı ve uyarıyı yaptık şimdi enrty e geçelim)
mgtow feminizmin erkeklerdeki karşılığı değildir. mgtow kendiliğinden oluşmuş bir akım hiç değildir. kadınlar tarafından tercih edilmeyen erkeklerin kurduğu grup hiç hiç değildir. bu durum hypergami nin doğal bir sunucu aslında. aynı zamanda aşk duygusunun kadınlarda ve erkeklerde farklı tezahürünün de bir sonucu olarak ortaya çıkar.
erkekler aşık olurken kadının maddi durumuna, ailesine, parasına, arabasına, işine hatta maaşına bakmazlar. fakat kadınlar erkeklerin sosyal statüsüne, maaşına, işine, parasına, ailesine, arabasına ve kısacası erkeklerin dikkat etmediği çok fazla şeye dikkat ederler. erkeklerde hormonel olarak dönüşümün yavaş işlemesi dolayısıyla erkekler hayatı boyunca ortalama 1 yada 2 kez aşık olur. kadınlar ise doğumdan ölüme kadar 11-15 farkı kişiye aşık olurlar. bu durum sık sık ve farklı kişilere aşık olan kadınların aşk acısını erkeklere oranla daha hafif olmasını sağlar. erkeklerde aşk duygusu nadiren olur ve unutulması çok uzun zaman alır. aşkından kendini içkiye vuran hiç kadın olmaması, fakat erkeklerde bu durumun çok olmasının da bir sebebidir aslında. sonuç olarak kadınlar erkekler gibi aşık olamazlar, erkeklerdeki aşk duygusunun hiç anlayamazlar. erkeklerde aşk duygusu öyle kuvvetlidir ki aşık oldukları kadınla ilişkiye girmek için bile onlara zaman gerekir. aşık erkek uzun bir süre kadının elini bile tutamaz, tabi kendinden başkasına da tutturmaz. sözlükte "o kadar çok sevmek ki seks yapamamak" gibi başlıklara yüzlerce entry girilmesinin bir sebebi var yani.
parasına puluna, mesleğine bakmadan hiç bir karşılık beklemeden aşık olan erkek cinsinin bu samimiyeti dururken kadınların yüksek maaş, yüksek statü, ev, araba gibi özellikler istemeleri menfaatçiliktir, çıkarcılıktır. zengin ali ağaoğlu gibi zatlar fıstık gibi kızlarla takılıyorsa, hatta bu kızlar zengin adamın tek karısı olmak varken, adamın kurduğu haremde ona seks arkadaşı olmayı peşinen kabul ediyorsa bu durum alenen çıkarcılıktır. paraya ve güce tapınmaktır. buna karşın aşık erkek tek eşlidir. kadın ise gerekli şartlar sağlanmışsa çok eşliliğe bile razı gelir.
erkekler kadınlara aşık olur. kadınlara erkeklere aşık olmazlar. kadınlar, erkeklerle birlikte eşantiyon olarak gelen güç, para, mevkii, korunuyormuş hissi, aitlik hissine aşık olurlar. yani erkek değişebilir farklı birisi gelebilir. fakat aşık olunan değer değişmez. odak nokta kadının karşısındaki erkek değil, o erkeğin o anlık durumudur. o gider başkası gelir kadın ona da aşık olur. fakat kadının aradığı nitelikler aşık olduğu erkeğin elinden giderse aşkta orada biter. unutmayın ki bir kadın kendisi uğruna hayatta annesi, babası en yakın arkadaşı hatta deli gibi aşık olduğu adamı bile tek kalemde silebilir. ancak kendi doğurduğu çocuk istisna ondan asla vazgeçmez. kadınlara güvenmeyiniz. paranızla kadınları etkileyemezsiniz lakin paranizla kadınları kendinize aşık edebilirsiniz. "hiçbir kadın bir adamla parası için evlenmez. kadınlar bir milyonerle evlenmeden önce ona aşık olacak kadar akıllıdır." (cesare pavese)
ünlü bir düşünür bir erkeğin hayatında düşebilecegi en rezil durumu şöyle özetler: "senin parandan, gücünden faydalanıp sana bunların karşılığında sadece sınırsız sex vadeden bir canlıya (kadınlar) aşık olmak ve sırf bu durumdan ötürü o canlıyı hayatı boyunca korumaya çalışmak bir erkeğin hayatında düşebilecegi en rezil durumdur."
özetle mgtow bir düşünce akımıdır. kadınların istediği gibi olmak istemeyen, ilişkide tarafların aldığı ve verdiği değerlerdeki denklemin eşit olmaması sonucu doğan bir akımdır. erkeğin bir kadına mahkum olduğu tek konu sekstir. sekse ulaşabilmek için verilen emeğin sonuçta elde edilen kazanımdan daha büyük olması sonucu doğan bir akımdır. erkekler hayatı boyunca bir kadını sahiplenmek zorunda olan canlılar değildirler. erkekler kendilerini birinin korumasına ihtiyaç duymazlar.

+5 əjdaha

151. Burda dursun

--spoiler--

izlendiği takdirde ufkumuzu katlayacak belgeselleri, türlerine göre kategorilendirip bir seçki hazırladım. her biri yüksek çözünürlüklü ve türkçe dublaj olup seyir zevkleri oldukça yüksektir.

https://eksisozluk.com/entry/53588602

--spoiler--

+5 əjdaha

78. başlıq: erken boşalmayı önleme yöntemleri

düzenli seks hayatı olanın erken boşalma sıkıntısı zaten bir süre içinde geçecektir normal şartlarda. bu yüzden hedef kitlemiz düzenli seks hayatı olmayanlar ise verilebilecek en güzel tavsiye ttnet abonesi olmaktır.

adam gibi yüklenemeyen videolar sayesinde porno izleyerek mastrübasyon yapma keyfini çile haline getiren ttnet'in esas amacı videoyu yavaş yavaş yükleyerek yurdum erkeğinin de mastrübasyonunu uzun süreye yaymasını sağlamak ve erken boşalma sıkıntısından kurtulmasına yardımcı olmaktır. yaşasın ttnet'in yavaşlığı. yaşasın ttnet.

+5 əjdaha

22. başlıq: winterfell'dan yola çıktı yiğitler
entry: game of thrones'a adanmış bir eser

reyizin piçi çıktı büyük duvara
sarı cüce düştü karıya kumara
haber salın ceymi denen davara
winterfellden yola çıktı yiğitler

yola çıkın çadırları toplayın
atlarılan ovaları kaplayın
drogo derler yiğit öldü ağlayın
winterfellden yola çıktı yiğitler

kuzeyde mavi gözlü iblis ürüdü
winterfelli bembeyaz kar bürüdü
reyiz öldü bir boz kurt uludu
winterfellden yola çıktı yiğitler...

anan vermiş öz dayına meyili
yok nasılsa olsa zinanın delili
cofri piçi senin günlerin sayılı
winterfellden yola çıktı yiğitler

ibne imiş şol lordların hepisi
yılan imiş robert reyizin karısı
seni bulacaam olm cofri sarısı
winterfellden yola çıktı yiğitler

jorah reyiz ak saçlıya boş değil
taze dula bu yaptığı hoş değil
gönül sevmiş,gizli sevda suç değil
winterfellden yola çıktı yiğitler

(hieron, 30.06.2011 21:59 ~ 13.07.2012 14:58)



hamısını göstər

ən bəyənilən ekşi sözlük entryləri