92. başlıq: sex and the city izlerken ezogelin çorbası yapmak.

_________________________

içinde sıkıştığım halin gerçek hayat karşılığı. bi anda kendimi dışardan seyrettim. elimde tahta kaşık, karşımda carrie'nin inişli çıışlı hayatından kareler...

new york'ta daracık götlü 4 kadın, kıvırta kıvırta d&g senin, prada benim çantaya doldurup hip kulüpleri gezerken ben n'apıyorum? n'apıyorum abi ben?

yarın işe gidicem. kıçım donacak. yünlü külotlu çorap filan giyicem. içimde babane donu kılıklı bi şey olucak. sevişme ihtimalim sıfır. ne izliyorum? sex and the city!

heyy yavrum bee!!

elimdeki tahta kaşığı kıçıma soksam, son zamanlarda başıma gelen en ilginç şey olmuş olabilir. (oha!)

nimetle şaka olmaz lan! vazgeçtim.

abi neticede tarhana kaynatan insanlarız biz. ne seksi, ne sitisi?! çok üzgünüm şu an. üff hayal bile kuramıyorum. iyice yaşlandıysam demek ki...

mr. big gibi bi yavşak bende de var, ben de yazı yazıyorum.

başka da ortak bi nokta yok anasını satayım. salçacık and the city olabiliyorum en fazla.

arkadaşlarıma bakıyorum: hepsi evlenmiş, sümsük kocalarını bi bok sanıyolar. töbe gören de adamlarda altın kaplama çük var zannedecek.

bi tane arkadaşım var, sevgilisi gayet şeker. ona çemkirmiycem. miss gibi ilişki.

öbür arkadaşım şarlotun yandan yemişi. ursula okumuş kız, "ciddi düşünüyosan hemen sevişme" diyo.

noluyo abi bize? bence çok yanlış geldik. tek taşımızı kendimiz alıyoduk. özgürdük filan?

nerdesiniz oğlum? şşş? herkes nereye kayboldu?

çorbanın da tuzu fazla kaçtı zaten. bedbahtım.

__________________________________