ən bəyənilən ekşi sözlük entryləri
| anket58,583 | 204 | 1007
əjdahalar googlla
Cetrion
Yalnız deyilsən!
Bu duyğuların müvəqqəti olduğunu və kömək mövcud olduğunu bilmək vacibdir. Dostlarınıza, ailənizə, profesionallara müraciət etməyiniz vacibdir. Sizi dinləmək və lazım olan dəstəyi təmin etmək istəyən insanlar var. Sözlük yazarları olaraq səni hər zaman dinləyə bilərik.
Əgər yalnız hiss edirsənsə, 860 qaynar xəttinə müraciət etməyini tövsiyə edirik.
başlıq : zıbık
--sitat--
osmanlı döneminde dildo'ya (diğer adı vibratör) verilen ad. ustaları varmış. hatta denir ki, bir hanım ustaya zıbık sipariş edince, usta nasıl olsun diye sormuş. hanım, eni kürdî, boyu arabi, lâtafeti türkî olsun diyince usta, hanım demiş öylesini bulsam kendi götüme sokarım. yani zıbığın da standartları varmış.
01.11.2001 15:02 anzaar
--sitat--
Yalnız deyilsən!
Bu duyğuların müvəqqəti olduğunu və kömək mövcud olduğunu bilmək vacibdir. Dostlarınıza, ailənizə, profesionallara müraciət etməyiniz vacibdir. Sizi dinləmək və lazım olan dəstəyi təmin etmək istəyən insanlar var. Sözlük yazarları olaraq səni hər zaman dinləyə bilərik.
Əgər yalnız hiss edirsənsə, 860 qaynar xəttinə müraciət etməyini tövsiyə edirik.
kim ne derse desin, yetişmiş insan gücü, ufku, hedefleri ile fethullah gülen cemaati önümüzdeki asra damgasını vuracak. tarih kitaplarında nasıl endüstri devrimi, coğrafi keşifler, yer alıyorsa, bu harekette günün birinde yer alacak. küçücük afrika ülkelerinde bile kolejleri, kültür merkezleri, üniversiteleri, hastaneleri olan bu planlı ve programlı müslümanlar, islam dünyasının ve dünyanın kurtuluşu olacak. günübirlik çözümler ile islam dünyasının asırlık yaralarına çare bulmaya çalışanlarda bunu gördükten sonra pişman olup, af dileyecek..
22.06.2014 21:20 ~ 22:27 amirim ben ataturk milliyetcisiyim
--spoiler--
bu enrtisi ilə düşündürmüşdür
Yalnız deyilsən!
Bu duyğuların müvəqqəti olduğunu və kömək mövcud olduğunu bilmək vacibdir. Dostlarınıza, ailənizə, profesionallara müraciət etməyiniz vacibdir. Sizi dinləmək və lazım olan dəstəyi təmin etmək istəyən insanlar var. Sözlük yazarları olaraq səni hər zaman dinləyə bilərik.
Əgər yalnız hiss edirsənsə, 860 qaynar xəttinə müraciət etməyini tövsiyə edirik.
Yalnız deyilsən!
Bu duyğuların müvəqqəti olduğunu və kömək mövcud olduğunu bilmək vacibdir. Dostlarınıza, ailənizə, profesionallara müraciət etməyiniz vacibdir. Sizi dinləmək və lazım olan dəstəyi təmin etmək istəyən insanlar var. Sözlük yazarları olaraq səni hər zaman dinləyə bilərik.
Əgər yalnız hiss edirsənsə, 860 qaynar xəttinə müraciət etməyini tövsiyə edirik.
entry: kimimiz için travma sebebidir.
bizim üst komşu var bir tane. kel kafalı, kısa boylu, tıknaz bir şey. apartmanın otoparkında arabasını babama göre "oraya" koyduğu için sevmiyoruz pek adamı, daha doğrusu babam sevmediği için biz de sevmiyoruz. arada apartmanda karşılaşırsak selam veriyoruz o kadar.
bir gece yatıyorum üst kattan bir bağırış çağırış. koltuklar oradan oraya gidiyor. evde köpekleri var bir tane o havlayıp duruyor. aha dedim eleman karısını dövüyor herhalde. 5-10 dakika sonra kesildi sesleri. sonra ertesi gece bir daha aynı sesler. böyle 3-4 güne bir hep bu seansı duyuyorum. arada karşılaşınca apartmanda karısına bakıyorum bir yerinde morluk, darp izi var mı falan diye, yok. gayet iyi anlaşıyor da gözüküyorlar. böyle şeylerde tam emin olmadıkça araya girersen rezil olduğunla kalıyorsun. bunu bildiğimden temkinliyim ama adamdan da şüpheleniyorum bir yandan.
yine bir gece sabaha karşı 5-6 civarı yine bağırışlar, ittirilen koltuklar, havlayan köpek, ne dediği anlaşılmayan, ağlamaklı yüksek sesli sözler. uyandım uykudan. artık iyice korktum karısını boğazlayacak hayvan diye. sabah erkenden kalktım, babama anlattım.
- baba gece üst kattaki sesleri duydun mu?
+ yok, noldu ki?
- baba herif karısını dövüyor sanırım.
+ emin misin?
- valla %95 gibi bir şey. bir daha duyarsam kaldırayım seni de dinle. kadını kurtaralım.
+ tamam uyandır.
2-3 gece sonra yine bir hırgür başladı. ben fırladım yataktan babamın yanına.
- baba kalk! başladılar kavga etmeye, gel.
babam kalkınca annem kalktı sonra bizi duyan kardeşim kalktı. evde o aralar misafir olan teyzem kalktı. 5 kişi salonda bağırışmaları dinliyoruz ama bu sefer bir fark var. çünkü ben hep odamdan dinlediğim için anlaşılmayan sesler salondan gayet iyi anlaşılıyordu salonlarındaki koltukları oradan oraya kayıp giderken.
- hadi hayvan hadi!
+ azgın karı seni!
- boşal artık lan!
+ ııaaahhhhh!
- aaaahhhh!
* havv hav hav!
+ ohhhhhhh!
- ahh hayvan herif!
böyle birbirimize baktık. televizyonda sevişme sahnesine denk gelmiş aile gibiydik ama kanalı değiştiremiyorduk. ben ise bildiğin porno seyrederken tüm aileye yakalanmış gibiydim ama bir türlü alt+tab yapamıyordum sanki. lan evin köpeğini de bildiğin tribünde amigo yapmış pezevenkler tempo tutturuyolar kendilerine. yaklaşık 1 dakika daha öyle durduktan sonra adamın "hııııaaahhhhhhhh" kadının da "vuuuuuhhhhhh" diye boşalmasını da dinledik ve sessizliği babam bozdu.
- yok dövmüyor sanırım başka bir tartışma var herhalde.
deyip kaçtı, annem de peşinden gitti. teyzem korkudan çoktan yatağına girmiş ağlıyordu. bir tek birader kalmış pis pis sırıtıyordu bana.
+ bizim götten bacağa bak sen ya götü yere yakın olandan korkcan haa ehehehe.
- terbiyesizlik yapma hadi git ya.
+ dümdüz etti haa.
- hadi yat dedim!
odama gittim, "çiftler sevişirken bütün apartmanı ayağa kaldıran mal" olmanın ezikliği, tüm aile üst katta dönen hardcore seksi canlı olarak dinlemenin utancı, "ulan millet ne sevişiyor haa çatur çutur biz hala neyse..." düşüncesinin burukluğu ve en önemlisi o üst katta oturan yerden bitme kelin aslında brazzers'taki kel adam olduğunu öğrenmenin tedirginliğiyle kapımı, penceremi kilitleyip cenin pozisyonunda yattım ağlayarak ve "bu apartmanda anamız bacımız oturuyor lan" diyerek.
artık ben de gıcığım adama o "oraya" öyle mi konur hayvan?!
:(
Yalnız deyilsən!
Bu duyğuların müvəqqəti olduğunu və kömək mövcud olduğunu bilmək vacibdir. Dostlarınıza, ailənizə, profesionallara müraciət etməyiniz vacibdir. Sizi dinləmək və lazım olan dəstəyi təmin etmək istəyən insanlar var. Sözlük yazarları olaraq səni hər zaman dinləyə bilərik.
Əgər yalnız hiss edirsənsə, 860 qaynar xəttinə müraciət etməyini tövsiyə edirik.
başlıq: hayvanları severken oluşan şiddet isteği
entry:
dupeduz elmayraliktir*. ben de istemez miydim bir kediyi, ku$u ya da kopegi insan evladi gibi sevebilmeyi? fakat mumkunati yok olmuyor, cok denedim; illa ki sevmenin bir noktasinda $irazeden cikiyor, direkt siddet sayilmasa bile tek elimle patilerini tutup diger elimle yuzunu yogururken, psikopatca "se-ninnn o pa-ti-leri-nii ma-kas-la ke-se-rimm!!" turevi seyler soylerken buluyorum kendimi. demek bir de direkt siddeti tanimlasam neler diyecegim, allahlar korusun. uzatmadan buradan kisisel tarihe giriyorum.
anaokulu oncesi donem -uc yas civari olsa gerek- anneannem bakiyor bana, bornova'daki eski evi daha yikilmamis ve yari evde- yari bahcede kalan tekir bir kedisi var, adi da tap$in; ki bir kediye verilebilecek daha harikulade bir ad dusunemiyorum. boyle "tap-$$iinnnn!!" diyerek kulaklarini gozlerine dogru bastirarak, "gerzeksen gerzegim de!" diye elini yuzunu sikistirip sevmenin hakkini vererek sevilesi bir admis gibi tinlamiyor mu? (delirmis). sonra vay efendim bu kedi denen mahlukat nankor ne buluyorsunuz bunlarda. aslinda biri bizim de kulaklarimizi gozlerimize dogru cekistirip bastirsa, o esnada da embesilsen embesilim de turevi seyler soylese, allah mi yaratti demeyiz, birbirimizi yemeyelim burda.
neyse hikayeye donersek, tap$in hatirladigim ilk hayvan. o zamanlar hayvanlarla cok icli disli degilim, zira risk almaktan hoslanmayan bir tipim, sadece oda oda takip edip arada elimi kuyruguna degdiriyorum, geriye donecek olursa da ayaklarim kicima vura vura kaciyorum, tapsinle tum iliskimiz bundan ibaret. bu baglamda zannimca tap$in hayattaki ilk platonigim diyebiliriz, fakat daha sonra birgun karanlik holde kistirdigim bir vakit cesaretimi toplayip ustune oturmaya calismam olayin gidisatini bok etti sanirim. ho$, kicimin ustune yere oturdugumla kaldim, ayri. da o yasin en buyulu hayaliydi benim icin tap$inin sirtina binip gezmek. sonucta tapsin birgun bahceye cikti ve bir daha donmedi, yillar sonra ogrendim ki yola cikmis ve araba altinda kalmis ama bana soylenmemis. sirf iki dakika aglayacaklar diye yetiskinlerin cocuklari gerizekali yerine koymasina bugun bir yetiskin olarak hala isyanim var; cocugunuz varsa lutfen bu gibi durumlarda insan evladi gibi cocugu olumden haberdar edin; iki dakika aglasin, hem kavramla tanissin, hem de vedasini edebilsin.
bu arada ben eve kedi alinsin diye deliriyorum, ve sansa o siralar evli olan teyzemle amcam (annemin ikiz kiz kardesiyle babamin kucuk kardesi evli, ilkokuldayken aciklamam dakikalarimi aliyordu) es durumundan tayin sonucu nihayet izmir'e donuyorlar, ve gelirken de bir van kedisi getiriyorlar: prens. tabii bembeyaz olmasi, bir goz mavi bir goz yesil olmasi derken, anneme en "nooooolurrrrr" israriyla yalvariyorum. hakikaten harika zamanlar, gecen diyaloglar uc asagi- bes yukari soyle: "noolur alalim- olmaz/ neden ama? -kizim olmaz cok seviyorum ama dokunamiyorum kedilere/ noolur ama? -procum dinlemiyor musun beni istemiyorum diyorum a-aa/ ama ne olur istesen, iste hadi! hadi- hadi!!". fakat hayatimda ilk defa bir israrim ve mantiksiz "iste hadi" dileklerim yanit buluyor ve prens eve geliyor. gercekten olesiye mutluyum, ki nasil mutlu olmayayim soruyorum; tavsandan bozma kedi mi olur ulan? iste bu noktada prens'le ilk fiziksel temas basliyor, cenesinin altini seviyorum tirmalamiyor kafayi egip bakiyor filan, olucem serotoninden. derken ikinci gunun aksami eve geldigimizde halinin her bir cicek motifine denk gelen diskilarini gorunce annem cinnet geciriyor (sesi hala kulaklarimda: al-lahimm, bunyan ha-limmm, al-la-himm, gitti guzelim halimm!) ve prens ertesi sabah anneanneme postalaniyor. mutlu musun mine soruyorum? ben de yaptim guzelim annemi masallardaki uvey anne profili; hem kedi fobisi olan insana kedi aldir, hem halisina pisleyince geri verdi diye yillarca unutma, duygu somurusu yap, benden de korkulur. bunu artik entrylerimi nasil okuyacagini kesfetmene bagli bir yalakalik olarak yapiyor degilim, teessuf ederim.
bu zamana kadarki kedi muhattabiyetim bu kadar ve henuz psikopata baglamis degilim, sirtlarina binip gezmek disinda bir severken olusan siddet istegi henuz yok. ilkokul ortasina kadar hayvanlarla tek munasebetim anneanneme gittikce, ya da kuzenim can'in arada aldigi papagan, yilan, hamster, kertenkele benzeri orijinal hayvanlar, ki degil siddetli sevgi gostermek, mumkunse yanlarindan yorelerinden gecmiyorum. derken ilkokul ucteki dogumgunumde amcam kesekagidinin icinde yesil-sari bir muhabbet kusuyla geliyor; sımır. sımır'la birlikte benim icin yepyeni bir donem aciliyor, cunku ilkokul bitiyor ve ben hayatimda ilk defa bir hayvanla icli disliyim. surekli omzumda, elime aliyorum, sakallarini kasiyorum, gagasindan opuyorum, bana misin demiyor. iste o aralar sirazeden cikis basliyor.
hemcinsler kesinlikle hatirlayacaklardir, dikilerek hortum sekli verilmis kumas parcalarinin icinden lastik gecirilerek yapilan tokalar modaydi o siralar. hah, iste o tokalarin tulden yapilmislari da vardi, onun gevsek lastikli bir versiyonunu sımır'in kafasindan gecirip gevsekce boynuna doluyor, es zamanli olarak da kursun kalemle gagasina vurup "seni sör ilan ediyorum" diyorum. allah kurtarsin'da son nokta bu degil ama, hayvani o tokayla sör ilan ederken kucagimdan masaya dusurup balin icine mi dusurmedim, annem oyar korkusuyla temizleyeyim derken siyah beneklerini mi yolmadim, sen affet beni bir guc. boyle bir bes sene gecirdikten sonra bir gun babamin kafes kapisini acik birakmasi, simir'in kacmasi ve hemen ardindan izmir'e yagan sayili dolulardan birinin yagmasiyla simir ya kargalara ya kedilere, o olmadi beynine yedigi buz parcalarindan birine kurban gitmistir saniyorum. simdi boyle artistce konusuyorum tabii de, iki ay agladim arkasindan ayri mesele.
bundan su ana kadar olan surecte evden muhabbet kusu eksik olmuyor, her kacista ayni rituel, ayni aglamalar feveranlar, ayy ne guzel adimizi soyluyordu filan (baxma: muhabbet kusunun evden kacmasi/@procastinator) sonra yenisini aliyoruz, ve kisa surede unutuyoruz. bundan sonraki tum kuslarin adi bebek ku$ artik. fakat arada severken cikan alternatif isimler var ki, iste o da hayvan sevmeyle ilgili en ilginc seylerden biri, hani baskasi duysa utanctan yerin dibine gireceginiz sekilde sevmeye basliyorsunuz bunlari. yok hamunson kru-zooo deyip gagasinin altini opmeler, yok go-goc go-goc diye sesler cikartip karsilikli kafayi bir asagi bir yukari sallamalar, o olmadi kafasini yanaginiza surtmesine "hoyyyyy" benzeri sesler esliginde cevap vermeler, boyle exorcist gerektiren haller icinde buluyor insan kendini bazi bazi, ki iste bunun bir doz fazlasi el kadar hayvani "eh beeh yeter, gel ulan buraya!" deyip elinize alip sikistirarak opmek. iste o noktada kendinize hakim olup, elinizdeki gagali ve tuylu ibi$in sizin yuzde biriniz kucuklugunde oldugunu unutmamak gerek. kaldi ki agiz tadiyla orseleyemedigim, yerlerde yuvarlayamadigim hayvani ne yapayim ben diye dusunerek kediye kopege geciyor insanlar, iddia ediyorum. yalniz kerpeten gibi gaga var ayri, isterlerse gozunuzden yas getiriyorlar o cusseyle it kuzulari.
amerika'ya gelisle birlikte kediye kopege verdim kendimi diyebiliriz, ki severken siddet istegi de, hakkini vererek bu noktada vucut buldu. hadi kediyi geciyorum, kedi firtinali ask gibi bir sey, ilgilenmiyorum diye gozumun icine baka baka televizyonun ustunde durdugu dengesi yitik ince uzun sehpanin ortusunu cekistirip televizyonu dusurmeye calismasini mi anlatayim, verandada (ve-ran-daaaa) sohbet ederken merdivenlerden kemirerek paramparca ettigi parmak arasi terliklerimi agzinda sallayarak inisini mi, banyodayken gerilip gerilip kocmuscasina kapiya toslamasini mi bilemiyorum. fakat itiraf etmeliyim ki hayvan durup dururken delirmedi, beklemedigi anlarda biyiklarini da cekistirdim, kulagini gozlerine bastirip es zamanli patilerini de sikistirdim, yeri geldiginde kafasina corap ya da metal toka da firlattim, yaptim bunlari. yani demeye getiriyorum ki, insan kediye gosterdigi siddetten vicdan azabi duymuyor, "ulan zaten gozumun icine bakiyordu bir kavga etsek nasil egleniriz" der gibi diyorsun. sizsiniz "o da istiyordu hakim bey" diyen tacizci gibisin, o da istiyordu diyorum!
ama kopek oyle degil iste, kopekte muthis bir naiflik ve tesmiliyet var ki, insani delirten yani da o. boyle dil disarida pati verip gozunun altindan bir size- bir yere, bir size- bir yere baktiginda $irazeden cikar gibi oluyor, sonra "allahim neden bu kadar kuzusunnn!!" diye elleriniz ve disleriniz kamasarak daha fazla hirpalayamiyorsunuz. bebek sevmek gibi bir sey aslinda, bebek de ayagini agzina sokup akabinde "bi-ga-haa!" diye bagirdiginda da elini kolunu isirasiniz geliyor ama yapmiyorsunuz. ha ama kendi cocugum olunca, istersem kicini istersem kolunu isiririm ayri mesele, yok oyle agza ayak sokup anlamsiz sozcukler soyleyip de karsiliginda ama sayin kirca ben sizi dinlemistim lutfen gibi efendi bir tavir beklemek, benim de sabrimin bir siniri var.
tum bunlardan cikartabilecegimiz, hayvan severken olusan siddet istegini bastiramiyorsaniz, tez zamanda ya cocuk ya kedi sahibi olun. kedi daha iyi sanirim, zira rol model alma teorileri seyrinde giderse gelisim sureci, anaokulu toplantilarinda "hanimefendi, kiziniz oglumun kicini isirmis diyorum, nasil cocuk yetistirme bu?" sorulariyla bogusmak var. ama kedi oyle mi? bir kere kafadan bir "nankor" sifati var basinda, eve gelen misafirin ka$ini yarsa, kedi iste deyip gecebilme gibi bi serbestisi var.
son olarak sunu soylemek istiyorum ki, kedinize kiyafet giydirmeyin, cunku bu kiyafetlerle ibi$e donen kedinizin sonu olur o kiyafet. bir arkadasim polar kedi kazagi giydirdigi fotograflarini koymus kedisinin facebook'a, ki bence kediye kazak giydirmek dupeduz manyaklik, da yemin ediyorum hayvan hayallerimi susluyor, tum emelim ilk tr'ye gidiste evlerine gidip agzini burnunu sikistirarak sevmek. zaten o kazakla rulo pasta gibi gorunmus, boyle pasta gibi kostumlu olarak dilimlenesi bir goruntusu var. ya da bir baska kediyle kafalari tost makinasinda birbirine basmak da guzel olabilir. iste eylem olarak olmasa da sozlu sevislerde bu noktaya geldiysek de, anliyoruz ki ilacli tedavi zamanimiz gelmis. de, kedinin coraplari da varmis, eger o corapli patileri isirma istegi duyuyorsak tum suc bizde mi, burada tahrik yok mu soruyorum? sonra vay efendim manyak misin, patileri niye agzina soktun bokluydu onlar. bakin rica ediyorum, lutfen kedinize kazak corap giydirmeyin, yoksa bir gun birinin elinde kalacaklar. hayvanlari siddetle sevenler icin insanlik disi bir uygulama, olmaz olsun boylesi kedi sahipligi.
(06.03.2009 00:33 ~ 29.05.2014 01:10 - procastinator)
Yalnız deyilsən!
Bu duyğuların müvəqqəti olduğunu və kömək mövcud olduğunu bilmək vacibdir. Dostlarınıza, ailənizə, profesionallara müraciət etməyiniz vacibdir. Sizi dinləmək və lazım olan dəstəyi təmin etmək istəyən insanlar var. Sözlük yazarları olaraq səni hər zaman dinləyə bilərik.
Əgər yalnız hiss edirsənsə, 860 qaynar xəttinə müraciət etməyini tövsiyə edirik.
· · ·
g.t kurtarmak için gerekli bilgilerdir. dün ex başbakan recep erdoğan'ı da kendisine biat etmeyi emreden ışid'in uzak bir ihtimal olmayan saldırısı karşısında bilinmesi gerekenlerin sıralı listesidir. kapımıza kadar geldiler.
ateist de olsanız bunları bilin beyler:
kelime-i şehadet: eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdûhü ve resûlühu.
kelime-i tevhid: la ilahe illallah, muhammedün resulullah.
sabah namazı - 4 rekattır
sünnet : 2 rekat
farz : 2 rekat
öğle namazı - 10 rekattır
ilk sünnet : 4 rekat
farz : 4 rekat
son sünnet : 2 rekat
ikindi namazı - 8 rekattır
sünnet : 4 rekat
farz : 4 rekat
akşam namazı - 5 rekattır
farz : 3 rekat
sünnet : 2 rekat
yatsı namazı - 13 rekattır
ilk sünnet : 4 rekat
farz : 4 rekat
son sünnet : 2 rekat
vitir vacip: 3 rekat
not: namazı nerede kılıyorsun diye sorarlarsa camide kılıyorum deyin ve "her camiye gidişimde iki rekat tahiyyatül-mescid namazı kılıyorum." demeyi ihmal etmeyin.
not 2: aleviler sakın aleviyim demeyin yeminle g.t.zü keser bu piçler. (c) salginli
Yalnız deyilsən!
Bu duyğuların müvəqqəti olduğunu və kömək mövcud olduğunu bilmək vacibdir. Dostlarınıza, ailənizə, profesionallara müraciət etməyiniz vacibdir. Sizi dinləmək və lazım olan dəstəyi təmin etmək istəyən insanlar var. Sözlük yazarları olaraq səni hər zaman dinləyə bilərik.
Əgər yalnız hiss edirsənsə, 860 qaynar xəttinə müraciət etməyini tövsiyə edirik.
entry:15 yıllık bas gitaristlik hayatımda geçen yıl doğruluğunu anladığım durumdur. şöyle ki, taksim (baxma: dorock) barda düzenli sahne aldığımız zamanlardan birinde, judas priest'ten painkiller çalıyoruz. baya da iyi yardırıyoruz parçayı normalde. ancak alkolün etkisiyle sanırım, bu sefer ben parçanın daha girişinde mavi ekran verdim. parçanın hangi nota ile başladığı konusunda bile bir fikrim yok. beyin olmuş tabula rasa. lan dedim bittik. sonra aklıma geldi, olm rezil olacağına kapat potanstan gitarın sesini, çalıyormuş gibi yap. ama nasılım a dostlar, görmeniz lazım...yılların air guitarcılarına taş çıkaracak hareketler yapıyorum. bir davulcuya gidiyorum şekil yapıyorum, bir seyirciye gidiyorum gitarı biralarla tokuşturuyorum falan. insanlar gazdan ölecek.
arkadaş, grup arkadaşlarım da dahil, biri de çıkıp demedi ki aga bu nedir? lan bildiğin çalmadım parçayı, kimse anlamadı. tebrik falan aldım hatta milletten. orada anladım ki, boş işler bunlar. o zamandan beri jamiroquai falan çalıyorum daha çok lan. nasıl travma yarattıysa artık...
Yalnız deyilsən!
Bu duyğuların müvəqqəti olduğunu və kömək mövcud olduğunu bilmək vacibdir. Dostlarınıza, ailənizə, profesionallara müraciət etməyiniz vacibdir. Sizi dinləmək və lazım olan dəstəyi təmin etmək istəyən insanlar var. Sözlük yazarları olaraq səni hər zaman dinləyə bilərik.
Əgər yalnız hiss edirsənsə, 860 qaynar xəttinə müraciət etməyini tövsiyə edirik.
-hello i.t.
-houston we have a problem!
- have you tried turning it off and on again? -* -* * öldüm
Yalnız deyilsən!
Bu duyğuların müvəqqəti olduğunu və kömək mövcud olduğunu bilmək vacibdir. Dostlarınıza, ailənizə, profesionallara müraciət etməyiniz vacibdir. Sizi dinləmək və lazım olan dəstəyi təmin etmək istəyən insanlar var. Sözlük yazarları olaraq səni hər zaman dinləyə bilərik.
Əgər yalnız hiss edirsənsə, 860 qaynar xəttinə müraciət etməyini tövsiyə edirik.
kelimelerle örülmüş duvarları. istersen maviye boyarım. ya bir zamanlar haramiler vardı sahi, ne oldu onlara?
yazmaktan başka bir imkanı olmayan birisiymişim. hece; sana kuracağım yeni dilin yapı taşı. ya bir esperanto var ama o biraz pahalı. hem ben öğrenemem, hem sen anlamazsın. iki olumsuzun bir olumlu etmediği bir yermiş arsamız.
bak şimdi yavaş yavaş yükseliyor bu kağıttan arsada sana doğru kelimelerim. iznim yok ama azmim var.
korkmuyorum hem duygu yıkım ekiplerinden. bak şimdi.
se-ni se-vi-yo-rum. (yıktılar)
yazar: kelimeler albayım
Yalnız deyilsən!
Bu duyğuların müvəqqəti olduğunu və kömək mövcud olduğunu bilmək vacibdir. Dostlarınıza, ailənizə, profesionallara müraciət etməyiniz vacibdir. Sizi dinləmək və lazım olan dəstəyi təmin etmək istəyən insanlar var. Sözlük yazarları olaraq səni hər zaman dinləyə bilərik.
Əgər yalnız hiss edirsənsə, 860 qaynar xəttinə müraciət etməyini tövsiyə edirik.
iki tip erkek vardır; sola yatıranlar ve sağa yatıranlar. sağa yatıranlar biraz daha eğitimsiz, olgunlaşmamış, suburblarda yaşayan sırtları kıllı erkeklerdir. sola yatıranlar ise; üstün zevklere sahip, eğitimli, empati yeteneği gelişmiş erkeklerdir. misal sağa yatıranlar, bir kızı sırf vajinası geniş diye seksist ve na-bakire ithamlarla ezim ezim ezerken. sola yatıranlar ise sevgilisinin yatağa yayılmış terli saçları pozisyon gereği elinin altında kalıp kızın canını yaktığında üzüntüyle erekte olan erkeklerdir.
neyse azizim, bu hikayem bir adet esmer kız ve sola yatıran asil fransız delikanlısı içermektedir.
yıllar önceydi, tam olarak hatırlamıyorum ancak ılık bir sonbahar akşamı olduğunu söylememde herhangi bir beis göremiyorum. yapraklar henüz terketmemişti jartiyerli ağaçların naylon çoraplı gibi parlayan dallarını. henüz sonbahar fotoğrafları çekmeye başlamamıştı geceleri sütyensiz yattığı için "acaba memelerim sola kayar mı yaşlanınca?" diye kendi kendine soran melis. henüz cansu'nun derisi, bluzunun altında tavuk derisi gibi kabarmaya başlamamıştı hava henüz soğumadığı için. birbirinden alakasız bu insanların buluştuğu bir nokta vardı, zihinlerimiz. benim de başka insanlarla buluştuğum noktalar vardı.
gece kulüplerimiz...
yakaları dik dursun diye yirmi dakikamı harcadığım buz mavisi gömleğim gece kulübünün ışıkları altında renkten renge giriyordu. hani seviştiğin kadının poposuna attığın şaplağın etkisini gözlemlersin ya, önce bembeyaz olur şaplağın geldiği yer. sonra bir gün öncesinde regl kanı dökülmüş gibi kızarır geceye. sonra yeni boşalmış penis kırmızısına bırakır ten kendini. neyse azizim, böyle renk değişimleriydi gömleğimi esir alan.
içkim dökülmesin diye insanların sırtlarını dürtüyor, güzel kızların bellerine ellerimi yerleştiriyordum. hepsini bir gülücükle karşılıyordum. yaklaşık olarak geçtiğim 6-7 arkadaş grubunun ardından arkadaşlarımın olduğu masaya ulaşmıştım. adımlarım tam olarak bana ait olduğunu hissettiğim sandalyeye doğru hızlanmaya başlamıştı ki, sağ tarafımda fısıltılar eşliğinde son derece politik bir serzeniş işittim.
ten rengi çorabını gösterircesine bacak bacak üstüne atmış bir kadın bana bakıyordu. gözlerim onunla buluştuğunda o benim önce ayakkabımı, sonra pantalonumu sonrasında da pantolonumun altındakileri görmeye çalışırcasına fermuar bölgemi incelemişti. "fermuar..." dedim içimden, ne kadar fransızca, ne kadar bizden... sonra bu kızın neden dikkatimi çektiğini hatırladım. bir şeyler fısıldamıştı. banda sarılmış gibi anlamsız seslerdi ancak zihnimde tekrar tekrar oynatabiliyordum. "yasal penisiyle bir fransız yaklaşmakta özge.." demişti yanındaki kızı dürterek. sanırım bizim masamızdaki konuşmaları duymuştu.
alfa ve fransız kişiliğim beni bu durumu kontrol altına almaya itiyordu. yalnız bu şekilde gelişen olayları kontrol altına almak, 100b ölçüsünde bir kadın göğsünü tek elle tutmaya benzer. ne kadar tutmaya çalışırsan çalış her zaman tutamadığın bir nokta vardır; ve ne kadar sıkarsan sık, parmaklarının arasından her zaman kendine yaşam alanı bulur o göğüs. o yüzden çok sıkmadan müdahale etmeliydim bu olaya. "megak etmeyin mademoiselle, emniyeti kapalığğ" çıktı fransız dudaklarımdan.
kızların şaşkın bakışları ve antimilitarist duruşları cümlemi özümsemelerini biraz geciktirmişti. yaklaşık 1-2 saniye delaydan sonra dudakların kıvrılarak adeta bir çiftleşme ritüeli gibi dişleri göstermesiyle karşılamıştım karşımdakilerin gülümsemelerini. "meghaba..." dedim elimi uzatırken, "ben montmartre sakini" dedim. bir ceylan yavrusu kadar ürkek elleri, yeni handjob yapmış kadar sıcaktı. sanırım bacaklarının arasında saklıyordu ellerini, sıcaklığı bu açıklıyordu. bunu farkeder etmez karşımdaki kadının elini dudaklarıma ve sonra fransız burnuma götürdüm. jean-baptiste grenouille'in ilk parfümü koklaması gibiydi. biraz şehvet sinmişti ellerine, biraz da bacaklarının ılık kokusu.
sanırım iki-üç saat sonrasıydı. evimin kapısına çarptı sırtım. ellerim doluydu, kapının anahtarını çıkaramazdım. dudaklarım da doluydu, bu durumu anlatamazdım. ceyda kucağımdaydı. arkadaşı özgeden izin almıştı bu gece benimle eve gelmek için. ten rengi çorapları ellerimde kayıyordu. biraz kaslı, biraz da yumuşak poposu ellerimdeydi. ellerimi ortada birleştirdiğimde vajinasının ıslaklığını hissediyordum. sıcacıktı, ev gibiydi, huzur gibiydi. bana ait yasal olan ne varsa hakediyordu.
ve hakettiğini alacaktı...
au revoir!
üzv ol